Bu şehirde eli kalem tutan; okuyan, yazan herkesin Osman Abi ile yolu mutlaka kesişmiştir.
Mutlaka, Osman abi ile bir hatırası vardır.
Kütüphanesinde insanları misafir etmekten büyük keyif alırdı. Ben de kütüphanesine misafir olma şerefine erişmiş insanlardanım. Misafirliğinizin sonunda, hediyesi kitap olurdu.
Benim hediyem Hasan Rıza Soyak'ın, Atatürk'ten hatıralar kitabıydı. Hafif kalınca bir kitap.
Kitabı verirken, " Yusuf sen okursun bu kitabı. O yüzden sana kalın bir kitap seçtim." demişti.
Nitelik ve nicelik kavramlarını bir cümle içinde kullanacaksam, örneğim mutlaka Osman Kara olurdu. Herhangi bir konuda fikrimi belirttiğim, konuşma ya da yazıda Osman Abi'nin tepkisine bakardım. Eğer, Osman abi beğenmişse, başka kimse beğenmese de olurdu. Osman Abi beğenmemişse, isterse herkes beğensin içim burulurdu.
Hani, altından sarraf anlar ya?. Bizim konuşma ve yazmada sarrafımız Osman abiydi?
Sarraf beğenmişse, iyi iş yapmışsınız demekti.
Sarrafımızı, abimizi, dostumuzu kaybetmenin hüznü var içimizde.
Samsun için, Türkiye için düşüncelerini çok zaman dinleme fırsatım oldu. Çok zaman kitaplardan konuştuk.
Bir gün, " Yusuf çok güzel ama sert yazıyorsun. Dikkat et düşmanların çoğalır." demişti. Haklıydı belki.
Ama ben dostlarımın çoğunu yazdıklarım sayesinde kazandım. Osman abi de, yazdıklarım sayesinde kazandığım dostlarımdan biriydi.
Şimdi geriye dönüp baktığımda şunu çok rahat söyleyebilirim. İyi ki; yazmışım. İyi ki; Osman Kara gibi bir üstadın dostu olma şerefine erişmişim.
Baki'nin dediği gibi;
Yüksek sesini bu aleme Davut gibi sal.
Çünkü bu gök kubbede baki kalan ancak hoş bir seda imiş.
Osman Abi bu aleme sesini salanlardan?
Kubbede hoş bir seda bırakanlardan biri oldu.
Vefatı birçok insanı derinden yaraladı.
Güzel yaşadı. İnsanlara güzel anlar bıraktı.
Mekanı Cennet olsun.