Seçim sonrasında dövizde ve faizde artış bekliyorduk. Nas'ın bir işe yaramadığı bütün ekonomistlerin söylediği bir gerçekti. Dövizin seçim dolayısıyla baskılandığı, seçim sonrasında fırlayacağını biliyorduk. Bunlar ekonomiden anlayanlar için sürpriz değildi.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet ŞİMŞEK'in göreve gelmesi ile ekonomide hayal dünyasından gerçeğe dönüş yaşanacaktı.
Ama bu gerçeğe dönüş beklenenden daha acı bir reçete ile oldu. Enflasyonun düşmesi amaçlanarak vergi oranları artırıldı. Kurumlar vergisi ve KDV oranları yükseldi.
Asgari ücretin artması, üretim maliyetlerinin yükselmesi derken vergi oranlarının da artırılması ile üreticinin maliyeti iyice yükseltildi ki; artık tüketici mal alamasın.
Kimse bir şey alamasın ki; enflasyon düşsün?. Trafiğe araç çıkarmayalım ki; trafik kazası olmasın gibi bir şey.
Oysa; ülkemizde ekonominin nispeten şahlandığı dönem 2002 -2007 yılları arası. Hatırlayın asgari ücretle çalışan karı koca araba hatta ev alabiliyordu. Döviz her gün uçmuyordu. Fiyatlar her gün değişmiyordu. İnsanlar geleceğe umutlu bakabiliyordu.
Ne oldu da, ekonomi bu hale geldi? Hangi ekonomik programı uygularsak uygulayalım, sonuç hep hüsran?
Olay basit aslında, ekonomiyi bir sebep olarak görüyoruz. Halbuki ekonomi bir sonuçtur.
Ekonominin iyi olduğu dönemlerde, ülkenin gözü Avrupa'daydı. Avrupa Birliği'ne girelim ya da girmeyelim? Avrupa standartlarına ulaşmaya çalışıyorduk. Piyasamız güven veriyordu. Yabancı sermaye Türkiye'ye gelmekten çekinmiyordu.
Şimdi mi? Gözümüzü Orta Doğu'ya çevirdik. Kendi vatandaşlarımızın yaşam kalitesini yükseltememişken bir de milyonlarca Suriyeli'ye bakmaya çalışıyoruz.
Hani bir bakan "yapısal reformlar yapısal reformlar neymiş bu yapısal reformlar?" diye dalga geçiyordu ya?.
Yapısal reform trenini kaçırdık. Ekonominin düzelmesi için artık zihinsel reform şart!