Bu ülkenin denizi biter, kerizi bitmez. Amerika için fırsatlar ülkesi derler. Oysa fırsatların başkenti Türkiye’dir. Zengin olmak, para kazanmak için yapmanız gereken tek şey size inanacak, değer verecek kerizleri bulmak.
Sülün Osman, keriz bulmak konusunda ustaydı. Taksim Meydanı'na paspas serip oradan geçenlerden 'burası benim” diyerek para alıyormuş, sonrasında ''ne kadar kazanıyorsun sen buradan'' diyenlere Taksim Meydanı'nı satıyormuş.
Sonra Fadıl Akgündüz çıktı piyasaya, nam-ı diğer Jet Fadıl “Türkiye’nin ilk yerli otomobilini üreteceğim.” dedi. Ünlü isimlerle reklamını yaptı. Piyasadan parayı topladı. Üreteceği arabanın ismi İmza idi. Otomobili üretmedi ama dolandırıcılık tarihine imzasını attı.
İnsanları kendisine öyle bağlamıştı ki; Siirt’ten bağımsız milletvekili seçildi. Yıllar geçtikçe Jet Fadıl değişmeye başladı. Takım elbisesini çıkardı, sarık ve cübbe giydi. Fırsatları kaçırmamak için zamana uyması gerektiğini biliyordu. Olmayan daireleri peynir ekmek gibi sattı.
Sonra Tosuncuk çıktı ortaya. Asıl ismi Mehmet Aydın, 1991 doğumlu tombalak bir şey. Çiftlikbank isimli bir oyun yaptı. Oyunda hayvan yetiştiriciliği yapılıyordu. Hayvanı yetiştirmek için bir ödeme yapmanız gerekiyordu. Sonrasında yetiştirdiğiniz hayvanları satıyor ve para kazanıyordunuz.
Tombalak baktı, keriz çok. Oyuna para yatıran yatırana… “Hayvan çiftliği kuracağım.” dedi. Ortak olmak isteyen para yatıracaktı. Öyle ya ortaklık bedava olmaz. 500 milyondan fazla para topladı.
Fabrika arsasına bir tabela, bir de kapı yaptıran tombalak topladığı paralar ile ortadan kayboldu. Bizim kerizler kaptırdıkları paralara yanıp dursun… Tombalak hatunlarla gününü gün ediyor.
Dünyasını düşünen milletimiz ahireti boş geçecek değildi ya… Bu Dünya’nın ötesi var. O boşluğu da Cübbeli Ahmet doldurdu. Namaz yok, oruç yok, zekat yok. Cehennem’ den nasıl kurtulacağız? Cübbeli’nin yanmaz kefenleri ile. Cehennem ateşinden korunmak için bir miktar para ödemeniz yeterli!!! Cübbelinin cebi para dolacak, siz Cehennem’ den kurtulacaksınız. Güzel tezgah.
Komedi gibi ama hepsi gerçek. Bu masallara inananlar; okumamış, cahil adamlar deyip geçerdik ya… Okumuşların halini görmeye başladık.
Göksel KAYA. Bu arkadaşın bir özelliği var. Zorlarsanız, Atatürk’e benziyor. Hemen her milli bayramda, bayramların maskotu haline geldi. Kimdir, ne yapar, ne yer, ne içer? Bilen yok.
Parti toplantılarında, belediye başkanlıklarında, sokakta, yolda bu arkadaşa bir hürmet, bir ihtimam. Kendisini görünce; ayılanlar, bayılanlar, kurtar bizi paşam diye yalvaranlar. Beyefendi halinden memnun. İlgi odağı, sevgi yumağı. Eee kim memnun olmaz ki; bedava ekmek, üstüne bir de şöhret.
Atatürk; hayatını cephelerde geçirmiş, okuyan, yazan, devlet kuran, devrimler yapan, akla ve bilime önem veren entelektüel bir insandır. Büyük lider.
Muassır medeniyetler seviyesine çıkmanın bilim ve fen ışığında çalışmak ve üretmek olduğunu bilen bir önder.
Atatürk’ün izinden gitmek, çalışmak, üretmek, kendine ve insanlığa faydalı olmaktır.
Benzerine gereksiz sevgi gösterisinde bulunmak, karşısında el pençe divan durmak…
Bunun adı olsa olsa kerizliktir.
Ve son söz. Bu şehrin çocukları SAMSUNSPORLU’dur.