Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu 17 Eylül günü Samsun'a gerçekleştirdiği ziyaretinde"bura(Samsun)dan Sarp'a kadar devam edecek olan demiryolunun ana hattı olan Kırıkkale-Samsun arasındaki demiryolu ihalesini bu yıl yapıp önümüzdeki sene yapım çalışmalarına başlıyoruz."demiş. Aynı konuda kaçıncı ilgili yetkilinin kaçıncı vaadiyle muhatap oluyoruz, artık unuttum. Bizi idare edenler şüphesiz umudun, ümidin, fakirin ekmeği olduğunu biliyorlar ki, habire önümüze bir tutam umut, ümit koyup bize "ye oğlum Mehmet, ye!" demeye devam ediyorlar.
Gazeteci dostumuz Ragıp Göker'in Halk Gazetesi'ndeki köşesinde Ankara-Samsun hızlı tren projesine ilişkin bu hafta birkaç gün arayla kaleme aldığı iki yazısında da vurguladığı gibi bu tabloyu görüp de Samsunlular olarak umudun, ümidin karın doyurmadığının da ayırdına varıp artık "Ağam bizimle eğleniğir.." seviyesine erişmiş olmamız gerektiğini vurgulamak istiyorum.
Zamanın garip bir cilvesi olarak Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu'nun Samsun'a geldiği ve yukarıdaki açıklamayı yaptığı 17 Eylül 2024 gününden tam 17 yıl önce 16 Eylül 2007 günü dönemin Halk Gazetesi'ndeki "köşe"mde yazdığım SAMSUN - ANKARA HIZLI TREN PROJESİbaşlıklı yazımı noktasına virgülüne dokunmadan kopyalayıp aşağıda değerlendirmenize sunuyorum. 17 yıl içinde Samsun'a ne kadar sahip çıkılıp çıkılmadığının, bu süreçte bir arpa boyu yol alınıp alınmadığının takdirini siz değerli okurlarıma bırakıyorum.
İşte o yazı :
SAMSUN - ANKARA HIZLI TREN PROJESİ
Önce haberi okuyalım :"Devlet Demiryolları (TCDD), Türkiye'yi önümüzdeki 5 yıl içinde hızlı tren raylarıyla donatmak için kolları sıvadı. Yapılan planlamaya göre temeli atılan Ankara-İstanbul ve Ankara-Konya arasındaki güzergahı; Ankara-İzmir, Ankara-Sivas, Ankara-Kayseri, Ankara-Afyon ve Bursa-Osmaneli takip edecek. Devlet Demiryolları, uygulama projesini tamamladığı bu hatları faaliyete geçirmek için yaklaşık 4,8 milyar dolarlık bir kaynağa ihtiyaç duyuyor."
Haberin devamında 4,8 milyar dolarlık kaynağın nasıl temin edileceği de açıklanıyor. TCDD yönetimi, söz konusu tutarı, özelleştirmeye çıkardığı limanlardan elde edeceği gelirlerden karşılamayı planlıyormuş. Özelleştirme sonucu satılacak olan ve satış sonrası elde edilen gelirleri yukarda sıralanan güzergahlarda yapılacak hızlı tren projelerine harcanacak olan limanlar ise başta Mersin limanı olmak üzere İzmir, Derince, Bandırma ve Samsun Limanları imiş.
Haberin bu kadarını alıntılayıp özetledikten sonra devamını da getirelim. TCDD yönetimi tarafından, 2009'da hayata geçmesi düşünülen Ankara-İstanbul ve Ankara-Konya arası hızlı tren hatlarının, işletme hakları devredilerek özelleştirilmeleri düşünülüyor. Bu hatların özelleştirilmesi sonucu elde edilecek gelir ise bu seferEskişehir-Antalya, Konya-Karaman-Mersin, Isparta-Antalya ve Bodrum-İzmir güzergahlarında tesis edilecek hızlı tren projeleri için harcanacakmış.
Bu haberi okuyunca sevinmemek ve gururlanmamak elde değil. Çünkü, Osmanlı'nın son dönemi ile Cumhuriyetin ilk yıllarında gerçekleştirilen"yurdu demir ağlarla örme" çalışmalarından sonra Türkiye'de tren işletmeciliği açısından en kapsamlı proje bu. Bu projenin diğer özelliği ve güzelliği ise yurdun dört bir yanına hızlı trenle ulaşımı mümkün kılacak olması.
Hızlı tren, saatte 200 km'nin üzerine çıkan hızıyla ulaşımdaki süreyi en asgariye indirebilmekte. Ayrıca, bir uçak yolculuğuna göre daha çabuk erişim imkanı sağlayabilmektedir. Çünkü, havaalanları şehir merkezlerinin çok uzağında olduğu halde tren istasyonları genellikle şehir merkezindedir. Yine, hızlı trenlerin diğer ulaşım araçlarına göre çok daha güvenli oldukları bugüne kadar kullanıldıkları ülkelerin deneyimleriyle ortada. Hızlı trenin en önemli özelliği ise elektrik enerjisi ile çalıştıklarından çevre ve gürültü kirliliğine sebebiyet vermemeleri. Tüm bu avantajlarından dolayı, Avrupa Birliği, üye ülkelerin 2020'ye kadar, büyük şehirleri hızlı trenle birbirine bağlaması yönünde bir karar aldı.
Yukarda belirttiğim gibi TCDD'nin önümüzdeki 5 yıl içinde yurdun dört bir yanına hızlı trenle ulaşımı sağlayacak olması sevindirici ve gururlandırıcı bir gelişme. Ancak, böyle bir haber karşısında tüm Samsunluların hissedeceği gibi ben de buruk bir sevinç hissettiğimi itiraf etmeliyim. Çünkü,TCDD'nin önümüzdeki 5 yıl içinde gerçekleştireceği hızlı tren projesi güzergahlarından biri Samsun-Ankara güzergahı olmalıydı. Alıntıladığım haber, bu güzergahtan bahsetmiyor. Oysa, havayolu seferlerinin iptal edildiği, duble yol çalışmasının halen sonlandırılamadığı bu güzergah, İç Anadolu'nun Karadeniz'e açıldığı yegane yol olduğu gibi, Orta ve Doğu Karadeniz'i Başkent'e bağlayan tek güzergah olma özelliğini de taşıyor.
Bürokratik işlerimiz, sağlık problemlerimiz, siyasi çalışmalarımız ya da Yargıtay ve Danıştay'daki davalarımız yahut Ankara'da eğitim gören çocuklarımız nedeniyle olsun mutlaka her birimizin yolu sıklıkla Başkent'e düşüyor ve her gün yüzlerce Samsunlu ya da Karadenizli Ankara'ya taşınıyor. Bu insanlar, İstanbul aktarmalı uçak seferi veya 7 saatlik otobüs yolculuğu çilesini çekeceklerine 2-2,5 saatlik bir yolculuktan sonra Ankara'ya ulaşsalar ve hatta aynı gün evlerine dönseler fena mı olur? Samsun, Karadeniz'i Ankara'ya bağlayan hızlı trenin ana istasyonuna sahip olsa bunun sosyal ve ekonomik açıdan ilimize olumlu katkıları olmaz mı?
Samsun, barındırdığı sosyo-ekonomik potansiyeli ve bulunduğu coğrafi konumu itibariyle böyle bir projeyi fazlasıyla hak ediyor. Ancak, bu projeyi uygulayacak mekanizmayı harekete geçirmek için öncelikle bir kamuoyu oluşturmak ve bu yöndeki kamuoyu baskısını da siyasi ve bürokratik kademelere hissettirmek gerekiyor. Bu konuyla ilgili olarak internette tarama yaparken Sivaslıların Sivas-Ankara hızlı tren projesini tartıştıkları bir forum sayfası bile açtıklarını gördüm. (Bakınız :http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=30366&start=50)
Öyleyse, biz de bugünden tezi yok, iktidar ve muhalefetteki milletvekillerimizle, mülki idarecilerimizle, belediye başkanlarımızla, tüm siyasi partilerimizle, tüm sivil toplum örgütleri ve tüm meslek kuruluşlarımızla birlikte fikir ve gönül birliği yaparak bu projenin hayata geçmesi yönünde gayret göstermeliyiz.
Hiç olmazsa bu konuda şuculuğu buculuğu bir kenara bırakarak Samsunluluğun ötesinde Samsunculuk bilinciyle hareket etmeliyiz.