Kerami Gürbüz

Yeni Adli Yıl Kutlu -Mu- Olsun!!!

Kerami Gürbüz

İnsanlığın binlerce yıllık tecrübe ve birikimi sonucunda en ideal yönetim biçimi olarak ulaştığı sistem hiç şüphesizdemokratik hukuk devletidir. Demokratik hukuk devleti hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına dayanır. Demokratik bir hukuk devletinde her şeyin temelinde ve özünde insan vardır ve her insan canlı olarak dünyaya gelmek kaydıyla daha ana karnına düştüğü andan itibaren tartışılmaz bir değerdir. Bu yüzden Tarık Buğra'nın Osmancık romanında veciz bir biçimde Şeyh Edebali'ye söylettiği gibi ancak"insan yaşarsa devlet yaşar" ya dadevlet ilelebet yaşamak istiyorsa öncelikle insanını yaşatmak mecburiyetindedir. Hiç şüphesiz bu yaşama nefes alıp vermekten ibaret bir yaşama değil bilakis insan onuruna yaraşır bir yaşamadır.

İnsan onuruna yaraşır bir yaşamı vatandaşlarına yaşatmayı ideal olarak benimseyen devlet işte demokratik hukuk devletidir. Böyle bir devletin bu idealini yerine getirip getiremediği adalet hizmetlerindeki durumuna ve duruşuna bakılarak en net şekilde değerlendirilebilir. Eğer devletin adalet kurumu adaleti gecikmeden, hızlı ve etkin bir biçimde tesis edebiliyorsa devletin diğer tüm kurumlarının işleyişi de bununla orantılı olarak hızlı ve etkin bir biçimde çalışacaktır. Ancak adalet hizmetlerinde aksaklık ya da eksiklik var ise bu durum da çok hızlı bir şekilde devletin diğer kurumlarına sirayet edecektir.

Gecikmeden, hızlı ve etkin karar veren, yegane ideali adaleti tesis etmek olan bir adalet kurumunda her şeyden önce bağımsız ve tarafsız bir yargı sistemi olmalı ve bu yargı sistemi de içinde, her türlü hukuksal güvence ile güçlendirilmiş hakimler, savcılar ve avukatlar bulundurmalıdır.

Hiç şüphesiz;

Hukuk devleti, 'bağımsız/tarafsız yargı'yı,

bağımsız / tarafsız yargı, 'adalet'i,

adalet, 'güven'i,

güven, 'istikrar'ı,

istikrar, 'yatırım'ı,

yatırım, 'üretim'i,

üretim, 'zenginlik'i,

zenginlik 'refah'ı,

refah, 'huzur'u,

huzur, 'sağlıklı/bilinçli birey ve toplum'u doğurur.

 

Bu hassasiyet ve anlayış içerisinde hareket edecek bir adalet kurumu, bu kurumu işletecek nitelikli hukukçuların katkısıyla isabetli kararlar veren bir yargı sistemi ve bu yargı sisteminin içinde vatandaşın hukukunu koruyan bir avukatlık sistemi devletin de milletin de güvencesidir.

Gelin görün ki;

Bugün (02.09.2024) itibariyle Türkiye'de, Ceza Mahkemelerinde 2.128.676 adet, Hukuk Mahkemelerinde 2.718.439 adet, İdari Yargıda (İdare Mahkemeleri + Vergi Mahkemeleri) 405.108 adet dava dosyası görülmekte, Cumhuriyet Başsavcılıklarında ise 49.652 adedi ihbar, 6.160.878 adedi soruşturma dosyaları olmak üzere toplam 6.210.530 dosya ise incelenip değerlendirilmektedir. Yine bugün itibariyle İcra Dairelerindeki toplam icra ve iflas dosya sayısı 22.666.184 adettir.Samsun'umuzda daha 10 yıl gibi kısa sayılacak bir süre önce hizmete girmiş olan ilk derece adliye binası artık adalet hizmetlerine cevap veremez hale gelmiştir. Eski adliye binası da tüm katlarında adalet hizmeti vermeye devam etmektedir.  Türkiye'nin birçok yerinde de durum bundan farklı değildir.

1839 Tanzimat Fermanı'ndan bu yana onlarca reform paketi, yargı strateji belgesi, yasal düzenleme vs yapılıyor bu düzenlemelerin önemli bir kısmı batı ülkelerinden filan kopyalanıyor olmasına rağmen halen adalet hizmetleri ideal düzeyde işleyemiyorsa, insanlık için en üst değer olan 'adalet'in tesisinden başta yargının kurucu unsurları olan hâkim, savcı, avukatlar olmak üzere toplumun hemen hiçbir kesimi memnun değilse bir yerde çok ciddi hatalar yapılıyor demektir. Bize göre yargı kurumlarında, adaletin işleyişinde en önemli hata belki de yegâne yanlış uygulama, yargı mensuplarının (hâkim, savcı, yargı kurumlarındaki her kademedeki diğer tüm çalışanlar) mesleğe kabullerinde liyakatlerinin değerlendirilmesinde değişen siyasi iktidarlara göre objektif ölçütlerin terk edilerek her yeni dönemle birlikte o döneme has kriterlerin tercih edilmesi, bunun yanında, hayata ve mesleğe ilişkin hiçbir tecrübesi olmayan 23-24 yaşlarındaki insanların hâkim-savcı makamına oturtulmalarıdır. Bu anlayış değişmediği, bu anlamda Türkiye'de bir"zihniyet devrimi" olmadığı müddetçe, biz her adli yıl başlangıcını buruk bir şekilde kutlamaya devam edeceğiz demektir.

Bakın büyük filozof Platon ta insanlığın ilk çağlarında nasıl bir tespitte bulunuyor :"En büyük adaletsizlik, olunmadığı halde âdil görünmektir."

 Son olarak Yüce Allah'ın Nisa Sûresi 58.âyetteki buyruğuna kulak verelim : "Şüphesiz Allah size [görev ve yetkileri liyakat sahiplerine tevdi ederek] emânetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adâletle hükmetmenizi emrediyor."

Yeni Adlî Yıl'ın öncekileri örnek almamasını diliyorum.