Kerami Gürbüz

Silah Bırakması Böyle Olur, PKK'nın!

Kerami Gürbüz

Sonunda PKK silah bıraktığını ve kendisini feshettiğini açıkladı.

Aylardır bu anı bekliyorduk değil mi?

Toplumun hemen tüm kesimleri PKK'nın silah bırakmasına ve kendini feshetmesine kilitlenmiş, zaten kamuoyu buna çeşitli yol ve yöntemlerle hazırlanmıştı!

Umut ve beklenti üst düzeydeydi.

Ülkede terör ebediyen bitecek ve barış, ülkeye sihirli bir çarşaf gibi boydan boya örtülecekti.

Umut ve beklenti üst düzeyde olunca ve bu da terörün bitmesine, barışın hâkim kılınmasına ilişkin olunca PKK'nın silah bırakmasına ve kendini feshettiğine ilişkin bildirgesinin dilini ve üslubunu nasıl beklersiniz ya da nasıl beklediniz?

Tabii ki geçmişte yaşananlardan / yaşatılanlardan dolayı bir tecrübe sahibi olunmuş ve silahın, şiddetin hiçbir sorunun çözümü olmadığının / olamayacağının ayırdına varmış bir dil ve üslup beklersiniz değil mi?

Barışmaya niyetli bir terör örgütü olarak bildirgenizde son 40-50 yıl içerisinde çoğunluğu sivil onbinlerce canın terör nedeniyle kurban olduğunu, kurban edildiğini hatırlar, hatırlatır ve bundan dolayı üzüntünüzü dile getirirsiniz değil mi?

Türklerden ve Kürtlerden kimi canını vererek, kimi zorla dağa çıkartılarak hayatları karartılan bazısı çocuk yaşında binlerce gençle ilgili hiç olmazsa bir hüzün kırıntısı ararsınız değil mi, o bildirgede?

Gelin görün ki, PKK'nın silah bıraktığını ve kendisini feshettiğini açıkladığı bildirge ne böyle bir dil, ne böyle bir üslup, ne de böyle bir hassasiyet taşıyor!

Aksine dik, kışkırtan ve asla sorumluluk kabul etmeyip tüm kusuru suçu ve sorumluluğu muhatabına yükleyen bir yaklaşımla kaleme alınmış bir metin var karşımızda!

"Önder Apo"!!! İmralı'da yattığı süre içerisinde barış için, birlik, beraberlik, dayanışma, bütünleşme için ne büyük fedakarlıklar yapmış da meğer bizim haberimiz yokmuş!!! (Öğretmen Aybüke'ler, öğretmen Necmettin'ler, Eren Bülbül, 11 aylık Bedirhan Mustafa ve annesi,  kaymakam Muhammed Fatih Safitürk, Diyarbakır'da dersane çıkışında bombalı saldırıya uğrayan Eren Şahin Eronat, Salih Ekinci, Melek İpek, Rıdvan Süer, Ferhat Mutlu ve Engin Taşkaya ile öğrenci velisi Cengiz Kaya, Ege Üniversitesi öğrencisi Fırat Çakıroğlu, Başbağlar Katliamı'ndaki 33 kişi ve daha nicesi Öcalan İmralı'da iken şehit edilmedi miydi? Apo, İmralı'da iken bir de barış için çabalamasa idi acaba halimiz nice olurdu?) 

Bildirgeye göre meğer Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tek işi"Kürtleri inkâr ve imha siyaseti" gütmesi imiş! Haklarını teslim edelim, bildirgelerinde yine de insaflı davranmışlar Kürtlere soykırım yapıldığını iddia etmemişler! (Türkiye'de temel hak ve hürriyetlerin ihlal edilmesi sadece ve kararlı bir şekilde Kürt vatandaşlara yönelik mi oldu? Toplumun hemen her kesimi iktidar erkini elinde tutanların tarz-ı siyaseti nedeniyle farklı dönemlerde devletin üvey evladı muamelesine tabi tutulurken hatta farklı dönemlerde de devletin mümtaz vatandaşı muamelesi görmediler mi?)

Bildirgeye göre meğer silahı bırakmaktan PKK'nın kendisini feshetmesinden ve bu coğrafyada Türklerle Kürtlerin barışmasındaki amaç, Kürt halkının"kadınlar ve gençler öncülüğünde yaşamın her alanında öz örgütlerini oluşturması dilleri kimlikleri ve kültürleri de kendine Yeterli olma temelinde örgütlenmesi saldırılar karşısında kendini savunur hale gelmesi ve seferberlik ruhu ilekomünal demokratik toplumu inşa etmesi" imiş. Böylece"barış ve demokratik toplum süreci ve sosyalizm mücadelesinde yeni bir aşamayı temsil edendemokratik toplum sosyalizmi ile küresel demokrasi hareketi gelişerek adil ve eşit bir dünya oluşacak"mış!

PKK'nın silah bırakması ve kendini feshetmesi ile ilgili bildiriden şunu da öğreniyoruz ki"Ulus devletçi sosyalizm yenilgiye; demokratik toplum sosyalizmi zafere götürür!"müş!!! (Cümlenin devamında şunu yazmadıklarına sevinelim mi yoksa millet olarak bunun denileceği zamanları bekleyelim mi?!!! : "Türkiye halkların kardeşliğinin daha da pekişmesini ancak Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinde olduğu gibi her bir etnik kimliğe ve gruba özerklik vererek bunun olabilmesi için de bir an önce eyalet sistemine geçerek sağlayabilir!")

Eksik olmasınlar metnin son cümlesinde insanlıkla ilgili bir kriter de belirlemişler: İnsanlıkta ısrar, sosyalizmde ısrardır! (Peh peh peh!!!) Kendi siyasi tercihlerinden ve eylemlerinden dolayı binlerce insanın can vermesinden dolayı tek kelimeyle üzüntülerini dile getiremeyenlerden de insanlıkla ilgili ancak böyle bir kriter beklenirdi!!! Ne de olsa insanlık tarihi, bunların rol modelleri, fikir babaları olan sosyalist/komünist Stalin'den, Mao'dan, Pol Pot'tan, Enver Hoca'dan, Tito'dan, Haile Mariam'dan ve diğerlerinden nice insanlık örnekleri, hassasiyetleri görmüştü!

XXXXXXXX

Özetle, yukarıda bazı kısımlarını alıntıladığım PKK bildirgesi, bir barış çağrısından, farklılıklarına rağmen herkesin bir arada yaşayabileceği demokratik bir sistemin özlem ve önerisinden öte maalesef Nasyonel Sosyalist bir manifesto özelliğinden başka bir şey ifade etmiyor.

Bu arada acaba o metin sıradan dümdüz herhangi bir Kürt vatandaşımız için bir anlam ifade ediyor mu? Bu ülkede -ister Türk, ister Kürt, ister Çerkes, ister Laz, ister Gürcü, ister Pomak, ister alevi-sünni vd olsunlar,- hormonsuz Anadolu çocuklarından yüzde kaçı acaba sosyalizmin, komünal demokratik toplumun ne olduğunu bilebilir ve bu sistemleri biliyor olsalar bile bu insanların yüzde kaçı böyle bir sistemi benimserler? Bu durum PKK'nın, yancılarının, yardakçılarının ne kadar umurunda acaba?  Bir de, sahi, o metinde neden PKK'nın aynı zamanda bir narkoterör örgütü olduğundan ve uyuşturucu ile bağını kopartıp koparmayacağından hiç bahsedilmiyor?

?.Ve PKK'nın kanlı tarihi süresince gerçek niyeti Kürtlerin haklarını mı savunmaktı yoksa Kürtlerin haklarını istismar mı etmekti?

Öyleyse asıl şu soruyu soralım; PKK denilen bu örgüt, bu örgütün uzantıları, yancıları hem ideolojileri, hem kanlı eylemleri ve hem de yöneticilerinin profiliyle Kürtleri ne kadar temsil ediyorlar?

XXXXXXXXX

Umarım yanılan ben olurum ama ülkemiz bu bildiri doğrultusunda yasal düzenlemeler yapacak ve onları yürürlüğe sokarak bundan birlik, beraberlik ve barış adına medet umacaksa, korkarım ki, bu süreç, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin parçalanması gibi bir riski içinde daha fazla barındırmaktadır.