Emekli Oramiral Atilla Kıyat:
"1993-1997 yılları arasında faili meçhul cinayetler bir devlet politikasıydı." diyor.
Türkiye'nin 1965 - 2000 yıllarında yetkili, sorumlu baş aktörlerinden Süleyman Demirel de ne diyordu?:
"Devlet zaman zaman rutin dışına çıkar."
"Bir takım ferdi suçlar ele alarak kurumları suçlamanın anlamı yok. Devlet, devlet politikası olarak adam öldürür, diğeri cinayettir."
Şimdi sadece 1993 yılında ülkemizde yaşanan bazı olayların tarih sırasıyla bir listesine bakalım:
24 Ocak - Uğur Mumcu suikastı.
28 Ocak - Jak Kamhi'ye suikast girişimi.
05 Şubat - Adnan Kahveci'nin şaibeli ölümü.
17 Şubat - Orgeneral Eşref Bitlis'in şehadeti.
17 Nisan - Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın şaibeli ölümü.
25 Mayıs - Bingöl/Elazığ karayolunda teskere almış 33 Mehmetçiğin otobüsten indirilerek şehit edilişi.
30 Haziran - Van Yenigün Oteli PKK tarafından yakıldı. 11 sivil ölü.
02 Temmuz - Şırnak Çelik Karakolu katliamı. 16 Mehmetçik şehit.
02 Temmuz - Sivas Madımak katliamı. 33 ozan-yazar, 2 otel çalışanı öldü.
05 Temmuz - Erzincan Başbağlar katliamı. 33 vatandaş öldürüldü.
18 Temmuz - Van Bahçesaray Sündüz Yaylası katliamı. 22'si çocuk, kadın 26 kişi öldürüldü.
04 Ağustos - Bitlis Mutki'de otobüs tarandı. 15 vatandaş öldürüldü.
23 Ağustos - Iğdır. 15 Mehmetçik şehit edildi.
04 Ekim - Siirt Şirvan katliamı. 23 vatandaş öldürüldü. (Çoğu çocuk-kadın)
07 Ekim - Tunceli Pertek. 4 öğretmen şehit edildi.
22 Ekim - Siirt Baykan katliamı. 22 sivil öldürüldü. (Çoğu çocuk-kadın)
22 Ekim - Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın şehadeti.
04 Kasım - Binbaşı Cem Ersever suikastı.
Evet, maalesef, yukarıda sıralanan olayların tamamı 1993 yılında bu ülkede yaşandı ve bu olayların büyük çoğunluğu halen faili meçhul olarak çözümlenmeyi bekliyor.
Yarın (2Temmuz) yukarıda sıralanan bu olaylardan ikisinin yıldönümü. Biri 16 Mehmetçiğin şehit düştüğü Şırnak Çelik Karakolu katliamı, diğeri 33 ozan-yazar ile 2 otel çalışanının yaşamını kaybettiği Madımak katliamı.
Ben yıllardan beri 2 Temmuzlarda Şırnak Çelik Karakolu katliamı şehitlerini hiç andığımızı hatırlamıyorum. 2 Temmuzlar sadece Madımak katliamının kurbanlarını anmakla, o da, bu konuda genel olarak bir kesimin diğer bir kesimi suçlaması ile geçiyor, maalesef.
Halbuki yukarıda paylaştığım tablo bile Türkiye'de 1993 yılında kapkaranlık bir senaryonun sahnelendiğini, burada milletin samimi hiç bir ferdinin diğer bir ferdinin ayağına taş dahi değmesini istediği bir tablo değil bilakis milletin samimi fertlerinden bağımsız kirli, girift, karanlık, depderin bir tezgahın olduğunu ortaya koyuyor. Nitekim Madımak Oteli'nin hemen arkasında otel ile sırt sırta bir konumda bulunan Sivas BBP İl Başkanlığı'ndaki parti yöneticilerinin ve yetkililerinin parti binasından otel pencerelerine uzattıkları merdiven ve sağlam kalaslar ile otelde bulunan ve aralarında Arif Sağ'ın da bulunduğu 35 kişi parti binasına alınmak ve olaylar duruluncaya kadar burada korunmak suretiyle katliamdan kurtarılmışlardı. (Dönemin Sivas BBP İl Başkanı Ahmet Yıldız'ın konuya ilişkin röportajını şu linkten okuyabilirsiniz :https://www.haber7.com/guncel/haber/416683-madimakta-35-cani-kurtaran-bbpli-konustu )
Türkiye, 1970'lerin başından beri değişen tüm iktidarlara ve bu iktidarların yetkiyi alıncaya kadar bu konuda vermiş oldukları taahhütlere rağmen asla bağırsaklarını temizlememiş bilakis her iktidarın döneminde ülkenin bağırsakları daha da katılaşacak şekilde yeni provokasyon ve faili meçhul eylemlerle doldurulmuştur. Salman Rüşdî'nin Hz.Peygamber'e ve ailesine iftira, hakaret içeren "Şeytan Ayetleri" kitabını Aziz Nesin ile birlikte sahibi, başyazarı olduğu Aydınlık Gazetesi'nde yayınlayarak Sivas olaylarının ve Madımak yangınının alt yapısını oluşturan Doğu Perinçek, bugün Hz.Peygamber'in fazileti üzerine yazılar yazıp, konferanslar veriyor. Kendileri ve yandaşları hidayete mi erdiler?!!!!! Hiç sanmıyorum! Nitekim Aziz Nesin'in oğlu matematik profesörü Ali Nesin bakın ne diyor? "Madımak katliamını planlayan Doğu Perinçek'tir."
25 Haziran 1993 - 6 Mart 1996 döneminin TC Başbakanı Tansu Çiller, kucağında bulduğu faili meçhul cinayetler ve provokatif eylemlerin üzerine gitmek yerine "Devlet için kurşun atan da, kurşun yiyen de şereflidir." diyerek devletin içindeki bazı unsurların daha da cesaretlenmesine zemin hazırlıyordu.
Sivas olayları ve Madımak yangını bir provokasyondu, tıpkı sadece 3 gün sonra Erzincan Başbağlar'da 33 vatandaşımızın şehit edildiği olay gibi? Amaç, Türkiye'de bir alevi-sünni çatışması çıkarmak ve ülkeyi iç savaşa sürüklemekti.
Bu kadar yaşanmışlıklara, deneyime rağmen bugün bile bu kadar faili meçhul, cinayet, suikast arasından kendi ideolojik duruşumuza uygun sadece bir kaçını cımbızla seçmek ve bunları birilerini suçlamak için kullanıyor olmak bu senaryoyu yazıp, tezgâhı planlayanların amaçlarına hizmet etmekten başka bir işe yaramamıştır / yaramayacaktır. Kaldı ki, masum hiç bir ferdin kanı / canı, masum bir diğer ferdin kanından / canından daha değerli ya da değersiz değildir. Buna rağmen 31 yıldan bu yana her 2 Temmuz'da belli kesimlerin Madımak'ta ölen canlar ve mağdurlar için ağıtlar yakıp hatta toplumun bir bölümünü suçlamak için bunu fırsata çevirirken diğer yandan aynı kesimlerin 5 Temmuz'larda Başbağlar katliamı için aynı hassasiyeti göstermemeleri en hafif tabiri ile samimiyetsizliktir.
Türkiye'nin, "tek yol demokrasi ve hukukun üstünlüğüne dayalı hukuk devleti" diyen, diyebilen her ferdi etnik kökeni, inancı, mezhebi her ne olursa olsun Türkiye'nin bağırsaklarını temizlemesi hususunda samimi bir duruş sergilemek zorundadırlar. Eğer bu duruş sergilenmezse daha birçok benzer olay ve eylemlere muhatap olacağımızdan, bugün ilk duruşması yapılan merhum Sinan Ateş cinayetine benzer eylemlerin de devam edeceğinden kimsenin şüphesi olmasın.
Sonuç olarak, yukarıda en başta listelediğimiz olaylarda müessif şekilde aramızdan koparılan canların hepsi bizim bir parçamızdır. Bu vesileyle hiç ayrımsız yukarıda sıralanan olaylarda ve önceki - sonraki yıllarda masum şekilde hayatını kaybeden tüm insanlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Bu olayları planlayan, uygulayan karanlık, derin güçleri lanetliyorum.