Hayırlısıyla, bir yeni yıla daha girmiş bulunuyoruz.
Bu yılın giden yılları aratmamasını, hepimizin korktuklarımızdan güvende ve umduklarımıza eriştiğimiz bir yıl olmasını temenni ediyorum.
İnşaallah, bundan sonra;
savaşın yerini barışın,
zulmün yerini adaletin,
sefaletin yerini paylaşmanın/yardımlaşmanın,
hoyratlığın yerini nezaketin,
mübtezelliğin yerini zarafetin kapladığı bir dünyada yaşayalım.
Şimdi asıl konumuza gelelim. Her yeni yıl öncesinde olduğu gibi, özellikle büyük şehirlerde, vitrinleri Noel Baba figürleri süsledi. Noel Baba'lı promosyonlar, Noel Baba temalı reklamlar hayatımızı kuşattı.
Kültürel olarak da, tarihsel geçmiş olarak da Noel Baba ile hiç bir irtibatımız yok. Ancak, Batı dünyası, hep yaptığı gibi, o pervasız, saygısız, hoyrat tavrıyla Noel Baba'sını da bizim aramıza sokmayı başarmış vaziyette, yüzlerce kelime / kavramını, binlerce ürününü / markasını soktuğu gibi! Zaten, sömürgecilik anlayışına farklı bir yorum getirerek, bunukültür emperyalizmi eksenine oturtan Batı Dünyası'ndan başka bir şey de beklenemezdi.
Yeni kuşakları bu dalgadan koruyabilmek için, özellikle bize ait değerleri ön plana çıkartmak ve onları çağdaş yaklaşımlarla bugünün çocuğuna / gencine anlatmak ve öğretmek zorunluluğumuz var. Ciddi anlamda bir denetime tabi tutamadan çocuklarımıza izlettiğimiz çizgi filmler yanında Karagöz ile Hacivat'ı, La Fontaine ve İbsen Masalları yerine klasik eserlerimizdeki hikâyeleri tabii ki Noel Baba'ya karşı da Nasreddin Hoca'mızı ön plana çıkartmamız gerekmez mi? Tabii ki gerekir. Çünkü Batı'nınkilerin yanında bizimkiler daha insancıl, daha sıcak ve en önemlisi daha bizdendir.
Geçenlerde e-posta adresime gönderilen bir mektupta Noel Baba ile Nasreddin Hoca karşılaştırılıyordu. Eminim ki, hiç birimizin, bu açıdan düşünmediği, hatta bu açıdan düşünülmesi gerektiğini bile aklından geçirmediği bir incelikle Noel Baba ile Nasreddin Hoca karşılaştırması yapılmıştı. Ben bu karşılaştırmaya bayıldım ve sizinle de paylaşmak istedim. İşte karşılaştırma :
Nasreddin Hoca,yılın her günü "yıldız"dır.
Nasreddin Hoca,"parayı veren düdüğü çalar" dürüstlüğüyle realist ve sahici bir kimsedir.
Nasreddin Hoca,sadece bindiği dalı keser, zararı daha ziyade kendinedir.
Nasreddin Hoca,paraya çevrilemeyecek bir zenginlik kaynağıdır, ruhu ve zekâyı besler.
Nasreddin Hoca,eşeğine ters binerek reel ortamda sürreallik gösterdiği için daha çarpıcıdır.
Nasreddin Hoca,sonsuza kadar Akşehir'in evlâdıdır.
Nasreddin Hoca,herkesin "hoca"sıdır.
Karşılaştırma işte bu şekilde. Tabii ki, çok daha farklı ve detaylı bir karşılaştırma yapılabilirdi. Bu kadarı bile Nasreddin Hoca'mızın değerini/güzelliğini fazlasıyla ortaya koymaya yetiyor. Zaten, "ye kürküm ye!", "o da haklı, şu da haklı, sen de haklısın!", "düşmesem de inecektim!", "bir ümit de şu dağın ardında!", "hırsızın hiç mi suçu yok?!", "tencerenin doğurduğuna inanıyorsun da öldüğüne neden inanmıyorsun?!", "baklava tepsisi, başkasına gidiyorsa 'banane', bize gidiyorsa 'sanane'!" gibi artık deyimleşmiş nükteleriyle çağlar ötesinden ders vermeye devam eden Hoca'mızın tabii ki Noel Baba'ya fark atması gerekirdi.
Kısaca, Noel Baba, meraklılarının olsun, bize, Nasreddin Hoca'mız yeter !...
Değil mi efendim ?!...