Halkın ezici çoğunluğu insan onuruna yaraşır yaşam standardının altında yaşarken, çok küçük ama elitist bir grup, gününü gün edip vurdumduymaz ve müsrif bir yaşantıyı tercih ediyorsa,
Halkın hemen hemen tüm kesimleri özentiye ve israfa dayalı bir yaşam tarzına alıştırılmışsa,
Gençliğe bir hedef ya da ideal vermek yerine, yaşam felsefesi olarak, kısa sürede "köşeyi dönmek ve yaşanan günü kurtarmak" anlayışı dayatılmışsa,
Neredeyse köylere bile birer üniversite açılmış ve bu nedenle diplomalı sayısı patlama yaparken eğitimde kalite dibe vurmuşsa,
Özellikle diplomalı gençliğin önemli bir kısmı işsizlikten dert yanarken, işverenler tam aksine kalifiye eleman sıkıntısından dertliyse,
İşsiz genç, önerilen işi ve ücreti beğenmiyor, işveren ise, primlerin yüksekliğinden sigortasız eleman çalıştırmanın hesaplarını yapıyorsa,
"Vaka-i âdiye" saydığımız suçlarda belirgin patlama olmuş ve bunlar "vaka-i asliye" halini almışsa,
Kimi okullarda, içki ve uyuşturucu kullanma yaşı 12-13'lere kadar düştüğü için, idareci ve öğretmenler nerdeyse, sırf sigara içen öğrenciyi örnek öğrenci (!) olarak ödüllendirecek hale geldiyse,
Kendi çoluk çocuğuna iyi bir eğitim verme, iyi bir gelecek sunma, iyi bir iş ve eş bulmaya yardımcı olma yükümlülüğündeki anne-babalar, ergence hal-tavır, kılık-kıyafet içindeyse,
İzlenme oranı yüksek kanalların tamamına yakınında toplumsal çöküşümüzün özeti olan ancak bir problemi halletmekten öte verdikleri olumsuz örnek ve mesajlarla benzer problemlerin artmasına sebebiyet veren cinsel istismar, cinayet ve aile içi şiddetin yer aldığı gündüz kuşağı programlarının izleyici sayısı her geçen gün artıyor ve garip bir şekilde bu programların sunucuları olan Müge Anlı, Ece Üner, Didem Arslan Yılmaz, Fulya Öztürk ve Esra Erol gibi isimler adeta birer halk kahramanına dönüştürülüyorsa,
Doktor, öğretmen, avukat, veteriner, eczacı gibi kariyer meslek mensuplarına karşı bırakın saygıyı bilakis şiddet olaylarında artış yaşanıyorsa,
Suç işleme oranında belirgin bir artış yaşanır iken, suç işleme yaşında belirgin bir düşüş yaşanıyor, nerdeyse çocuk ıslahevlerine, ceza evleri kadar ihtiyaç duyulacak hale geliniyorsa,
Adliyelerde en kalabalık koridorlar Aile, Ceza ve İcra Mahkemelerinin bulunduğu koridorlar ise,
Hak arama ve dağıtma mesleğinin mensubu hukukçular ve onların meslek örgütleri objektif olarak haksız buldukları konularda "yasaya ve usule uygun" yöntemlerle hak aramak yerine artık neredeyse kendi haklarını dahi arayamaz/koruyamaz hale gelmişlerse,
Dünyanın her yerinde iktidarın icraatlarını hatasıyla, sevabıyla takip eden ezilen kitlelerin değerlerine sahip çıkan ve kim olursa olsun haksızlığa uğrayanın yanında yer alan muhalefet artık adeta "bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın"cı bir anlayışa bürünüp bunun ötesinde tüm enerjisini kendi iç problemlerinin izalesi için harcıyorsa,
Milletin varlık sebebi olan milli ve dini değerler, toplumsal barış ve dayanışmaya katkı sağlamaları gerekirken artık hemen her platformda hoyratça kullanılıp, istismar edilip birer toplumsal ayrışma ve kavga sebebine dönüştürülmüşlerse,
Dünkü milliyetçiler, kükremek yerine, köşelerine çekilip sessizliği tercih ediyorsa,
Dünün 'mücahit'leri bugün 'müteahhit'lik yaparak milyon dolarları götürüyorlarsa, hatta dün savundukları değerlere, sahip oldukları ilkelere aykırı hemen her şeyi kabullenecek kadar 'müsait' olmuşlar ise,
Hiçbir ilkesi, adam gibi duruşu, hiçbir konuda fikri ve projesi olmayan, kamuoyunda da sadece, ben merkezciliği, namussuzluğu ve vurgunculuğuyla tanınan tipler, her dönemde ve kim iktidarda olursa olsun el üstünde tutuluyorsa,böyle bir ülkenin çivisi sizce çıkmamış mıdır?