Av. Kürşat Orhan Şimşek

DEVLET KİM?

Av. Kürşat Orhan Şimşek

 

Geçen hafta içinde Hatay Baro Başkanı’nın ailesi ile bir restaurantta yemek yediği sırada emniyet güçlerince kimlik sorulduğunu, buna karşılık da baro başkanının sade bir vatandaş olarak bunun yasal dayanağının gösterilmesini istediğini sosyal medyaya düşen görüntülerden izledik.

Olay geniş yankı buldu ve çokça da konuşuldu.

Olayın hukuki yönünden kısaca bahsetmek gerekirse PVSK 4/a-2 maddesi gereğince “makul sebep göstermek” koşuluyla polis herkesten kimliğini göstermesini isteyebilir.
Ailesi ile bir restaurantta yemek yiyen bir vatandaş ile ilgili hangi makul sebep vardı, bu da izaha muhtaç.

Yine Hatay İl Protokolünde Cumhuriyet Başsavcısı ile yan yana olan il baro başkanına neden kimlik sorulur burası da tartışmaya çok açık.

Ancak benim esas üzerinde duracağım husus, oradaki kamu görevlisi polislerimizin söz ve davranışlarına dikkat çekmek olacak.

“Biz devletiz” , “Devlet benim” gibi cümleleri son dönemlerde kamu görevlilerinden sık duyar olduk.

Binlerce yıllık devlet geleneğine sahip Türk Milleti için “Devlet” kutsaldır. Bizim için devlet “Babadır”, devletsiz olunmaz. Devlet-i ebed müddet kavramı adeta milletimiz için söylenmiştir.

Ancak, devleti kutsarken devletin yasalar manzumesinden oluşmuş bir organizma olduğu gerçeğini gözden kaçırmamalıyız.
Abartıya varan nitelemeler yanlışları görmemize engel olur.

Eski valilerimizden, rahmetli Recep Yazıcıoğlu’nun bu konuda dikkate değer şu görüşünü de zikretme gereği duyuyorum.
“Kim kutsal devlet diyorsa, kutsal değerlere küfür ediyordur. Devletin kutsalı olmaz. Kutsal olan insandır, millettir, duygudur. Üç-beş kişinin bir araya gelip kurduğu yönetim organizasyonunun adı olan devletin nesi kutsal?”

Peki nedir bu “Devlet”?

Devlet; bir topluluğun belirli bir toprak parçası üzerinde egemenlik kurması ve hukuki kişiliğe sahip bir siyasi teşkilatlanma biçimidir.

Görüldüğü üzere devletin tanımı ve nitelikleri içinde hiçbir kamu görevlisine devlet denmiyor. Kamu görevlisi, devletin işlevini yerine getirirken kullandığı çalışanıdır.
Bir iş yerinde çalışan işçinin “patron benim”,”fabrika benden sorulur" diyemeyeceği gibi hiçbir kamu çalışanı da “Devlet benim” “Biz Devletiz” diyemez. Yasalar buna izin vermez.

Hele, “biz devletiz”,”bizde yanlış olmaz” mantığı abesle iştigaldir.

Her devlet, kamu görevlileri eliyle faaliyetlerini yerine getirirken haliyle bir çok yanlışa da sebebiyet vermektedir.

İşte bu hatalı, eksik uygulama ve işlemlere karşı bir çok yargı mekanizması devreye girmektedir.

Kamu gücü adına yapılan soruşturma ve açılan ceza davalarının %50’sinden fazlasının beraat ile sonuçlandığını, mahkumiyet ile sonuçlananlarda da ciddi hak ihlalleri olduğu ortada. Her yıl binlerce dosyada devletin, Anayasa Mahkemesi ve İHAM önünde tazminata mahkum olduğunu bilen bir memur “ben devletim,biz de yanlış olmaz” diyemez.
Yine idari yargıda devlet, kamu ajanları eliyle yaptığı eylem ve işlemler nedeniyle binlerce dosyada haksız bulunmakta, tazminat ödemektedir.

Demek ki; ”biz devletiz,bizde yanlış olmaz” sözcüğünün pratikte bir karşılığı yokmuş.
Kaldı ki, ”Devlet” millet için vardır. Esas olan milletin ve onu oluşturan insanın yaşaması ve yaşatılmasıdır. Devletin devamlılığı millete bağlıdır. Millet huzurlu,mutlu ve güçlü ise devlet de güçlü olacaktır.

Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye söylediği gibi “Ey oğul!İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın.”

Hatalı davrandığı açık olan kamu görevlilerine sahip çıkan idareciler şunu bilmelidirler ki; bu yanlışa sahip çıkmak millet ile devletin arasındaki gönül köprülerini yıkar. Devleti idare edenler ,devlet görevlileri bulundukları makamın millete hizmet makamı olduğunu unutmamalıdırlar.

Peki, olması gereken bunlar iken, neden bizim vergilerimizle maaşları ödenen, asli görevi millete hizmetle yükümlü kamu görevlileri “Devlet benim” cüretkarlığına kapılıyorlar?

Sebep açık! Eğer bir ülkede hukuk, devletin tüm kurum ve kuruluşları tarafından içselleştirilmiş ve hukukun üstünlüğü benimsenmişse orada hiç kimse kendini “Devlet” olarak göremez. Aksi hâl ise yukardaki sorunlara temel teşkil eder.
Yine liyakat ve görev içi eğitim noksanlıkları böylesi arızalı sonuçlara sebebiyet verir.

Yusuf Has Hacip’in Kutadgu Bilig’de söylediği gibi;
Akılsız kişiler bilgiyi tahrif ederler,
Bilgisiz kişiler halkı tahrif ederler.

Devlet memuru makamına güvenerek büyüklenmemelidir. Ondan beklenen hizmettir.

Sağlıcakla kalın.