Hukuk adına endişeliyiz. İktidar, baroların yapısını değiştirecek yasa değişikliği için düğmeye bastı.
Bunun üzerine, kendileri ile bu konuda istişare edilmediğini ileri süren çok sayıda Baro Başkanı, yurdun dört bir yanından Ankara’ya doğru yürüyüşe geçti.
Yürüyüş, yetkisini Anayasa'dan alıyordu.
Anayasa, ülkenin en üst normu olarak tüm kurumları ve kişileri bağlar.
Anayasanın 34. maddesi “Herkesin önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir” der.
Ne var ki; Anayasanın bu açık hükmüne rağmen Baro Başkanları, Ankara girişinde bakanlığın genelgesi ile durduruldular.
Bu yasal ve barışçıl yürüyüşün engellenmesi, Baro Başkanlarının cüppeleri ile sokakta tartaklanması hukuk devleti adına vahim bir fotoğraf olmuştur.
Peki, Ankara’ya kadar cüppeleri ile yürüyen bu Baro Başkanları ne istiyordu?
Aslında 80 ilin Baro Başkanları ve temsil ettikleri yüzbinlerce avukatın derdi ve talebi aynıydı.
İktidarın, Baroların siyasi ve idari yapılarını değiştirme çalışmalarına karşı seslerinin duyulması, görüş ve taleplerinin alınmasıydı.
Esasında çıkarılmak istenen yasanın mihenk noktası “Çoklu Baro” ve “Nispi Sistem” dir.
Tartışmalar da bu noktada toplanmaktadır.
“Çoklu Baro” önermesi hukuk devletinin bir kez daha ortadan kaldırılması, Baroların etnik, dinsel, mezhepsel, siyasal olarak ayrışması, yasa dışı grupların yasal zırha kavuşması demektir.
Barolar, adaletin, insan haklarının, hukuk devletinin, demokrasinin ve kamu vicdanının sesidir.
Bu garabet teklif, bu haliyle Anayasa'nın 135.maddesine de aykırıdır.
Çünkü Anayasanın 135.maddesi açık olup, buna göre Barolar, kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütleridir.
Yani bir ilde birden fazla valilik olamayacağı gibi, belli sayıya ulaşan hakim ve savcıların kendi HSK’sını kurması da söz konusu olamaz.
Aynı şekilde her ilde tek Baro olması gerekir.
Bunun aksi, aynı zamanda devletin üniter yapısına, dolayısıyla Anayasa'ya aykırıdır.
Nasıl ki, devletimizin bölünmez bütünlüğü söz konusudur, aynı şekilde kamu kurumu niteliğindeki Barolarında tekliği, üniter yapısı tartışılamaz.
Millet olarak yeterince bölünmüşlük yaşıyoruz zaten.
Yeter artık. Bu kez de avukatları bölmeyin.
Pek tabii ki, milli iradenin tecelli makamı TBMM’dir.
Milletin temsilcisi vekiller, hür iradeleri ile elbette yasa çıkaracaklar, toplumun karşı karşıya kaldığı sorunlara çözüm arayacaklardır.
Lakin vekillerin yapacağı yasa, başta Anayasaya olmak üzere üst normlara uygun olmalı ve milletin iradesinin hilafına olmamalıdır.
Hiç kimse canı öyle istiyor ya da hep karşı görüştekiler kazanıyor diye Anayasa'nın açık hilafına bir değişiklik yapamaz.
Yasalar toplumun ihtiyaçlarından doğar.
Yasa çalışması yapılırken ihtiyaç duyan toplum kesimlerinin görüşleri alınır.
Sonuç olarak çıkartılmak istenen yasa avukatlarla ilgili.
Muhataplarıyla istişare yapmaksızın, fikir ve görüşlerini almaksızın çıkartılmak istenen yasa, o kesimin aleyhine bir düzenleme yapıldığının ifşasıdır.
Barolar, hiçbir siyasi parti ve görüşün arka bahçesi değildir. Olamaz. İktidarda kim olursa olsun yaşanan hukuksuzluklar karşısında Barolar yasadan kaynaklı olarak sesini çıkarmak zorundadır.
Hiç kimse baroları ve avukatları devletine, milletine karşıymış gibi gösteremez.
Daha önce de denenen bu "Çoklu Baro" girişiminin amacının Baroların etkisizleştirilmesi, bölünüp parçalanması olduğu ortadadır.
Barolara kayıtlı avukatların büyük çoğunluğu, hangi görüşte olursa olsun bölünmeye, çoklu ya da alternatif Baro kurulmasına karşıdır.
Bu aynı zamanda yeni bir fişleme demek olacaktır.
Avukatlar mensup oldukları barolara göre fişlenecektir.
Bunun sonunun nerelere varacağı yakın tarihimizden acı örneklerle ortadadır.
Meslekte 23 yılım İstanbul Barosu yönetimine muhalefetle geçti. Her seçimde İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubu çatısı altında mevcut baro yönetimine karşı seçimlere girdik ve yarıştık.
Fikirlerimiz uyuşmaz.
Görüşlerimiz farklıdır.
Bir gün meslektaşlarımız teveccüh gösterirse elbette baroyu yönetmek isteriz.
Ancak iş mesleğin itibarını yok edecek, onurunu çiğneyecek, efendileri olan bir meslek yaratmaya gelince hepimiz avukatlık ortak kimliğinde bir araya gelmesini biliriz.
Yapılması gereken değişiklikler elbette vardır.
İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubu mensubu avukatlar olarak biz, Baroların seçim sisteminin değişmesini, daha adil bir seçim sistemi olmasını yıllardır talep ediyoruz.
Özellikle TBB delegasyonunun nispi temsille belirlenmesi ve TBB Başkanının bir kaç büyük baronun belirlediği bir birlik başkanı olmasından çıkarılması şarttır.
Baro meclislerinin yine nispi temsil ile belirlenmesi, meclislerin yetkisinin artırılması, hatta yönetim kurulları dışındaki kurulların bu meclis tarafından belirlenmesi daha demokratik bir sistemin kurulması demek olacaktır.
Bunun yolu da bugünden tezi yok, Adalet Bakanlığı’nın ev sahipliğinde tüm Barolar ve seçimlere katılan gruplarla ortak bir çalıştay yapmak, eksiklikleri görmek, talepleri almak ve ona göre bir taslak çalışması yapmaktır.
Barolar her görüşteki avukatın evidir. Buraya dışarıdan davetsiz girmeye çalışanlar, karşısında yüzbinlerce avukatı bulacaktır.
Sözün özü “Baroma Dokunma”!
Sağlıcakla…