Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarının en büyük alimlerinden olan Maarif Nazırı Emrullah Efendi’yi bugün pek hatırlamayız, ancak o meşhur “Şu mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederdim” sözünü hepimiz biliriz.
Esasında mizah olarak söylemiş olduğu bu sözü, zamanla ciddiye alınmış ve günümüzde siyasi figürlerin yönetimlerindeki tezatlar veya başarısızlıklar üzerine tekrar tekrar hatırlatılır olmuştur. Adalet Bakanı'nın son günlerdeki, yargıya yönelik eleştirel konuşmalarını duyunca yukarıdaki sözü tekrar hatırladım.
Sayın Adalet Bakanı Abdulhamit Gül konuşmalarıyla gündem olmaya devam ediyor. Sayın Bakan, yargı reform çalışmaları ve çıkartılan yargı paketleri ile ciddi çabalar sarfediyor. Aynı zamanda Sayın Bakan, yargı camiasının çıkan yargı paketlerine uyum sağlaması için uğraş veriyor. Ancak onun da şikayetçi olduğu üzere, çıkan paketler yargıda yaşanan mağduriyetleri gidermiyor, aksaklıkları ortadan kaldırmıyor.
Sayın Bakan, “Suçla ve suçlulukla mücadele ederken masum insanları incitmemek gerekir. Bir tek suçun bile cezasız kalmasına rıza gösteremeyiz. Ancak bir tek masumun bile haksız şekilde suçlanmasına, gereksiz işlemlerin muhatabı olmasına da asla tahammül edemeyiz." demiş ve devamında “Adalet bir sayı, skor işi değildir. Adalet, istatistiğe, skora oynama yeri, mecrası ve platformu değildir. Kaç dava açtığımız, kaç dosyayı karara çıkardığımızdan daha önemlisi adaleti ne ölçüde gerçekleştirdiğimizdir. Muhakeme, saymaktan çok adil bir şekilde, adaletin terazisinde tartmak işidir ve bununla ilgili muhakeme ve zihinsel faaliyettir" diyerek yargıda yaşanan sorunlara parmak basmıştır.
Ancak uygulamada yaşanan haksızlıklar, adaletsizlikler ve mağduriyetlerin ne ölçüde büyük olduğu artık hepimizin malumu. Hemen her gün yeni bir mağduriyet haberi duyuyor ya da adliye koridorlarında uygulamada yaşıyoruz.
Toplum hiçbir dönemde olmadığı kadar adalete susamış durumda. Sivil toplum kuruluşları ve Barolar yaşanan mağduriyetler, hukuksuzluklar hakkında zaman zaman raporlar yayımlıyor.
Yargıya güven, bir görüşe göre %20 bir başka görüşe göre %38 oranında. Sonuç olarak çokta iç açıcı olmadığı ortadadır.
Yine dünya açısından bakıldığında da Türkiye, 2019 Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde (Rule of Law Index) 126 ülke arasında 109'uncu sırada yer alabilmiştir.
Durum bu kadar vahim ve savcılıklar önlerine gelen her olayda dava açma mecburiyetinde hissederken, ilk derece mahkemeleri de "başıma bela almayayım, ne olur ne olmaz" diyerek sanığa ceza verme eğilimde.
Nihayetinde topu İstinaf Mahkemelerine atıyorlar. Maalesef gelinen aşamada İstinaf Mahkemeleri de dosyaları Yargıtay’a havale makamına dönüşmüştür. Kısaca ceza yargısında bütün yük Yargıtay’ın omuzundadır.
Peki, yolu hasbelkader ceza yargılamasına düşmüş bir vatandaş bu kadar eziyeti çekmek, bu aşamalardan geçmek zorunda mıdır? Vatandaşın masumiyet ilkesinin bu şekilde lekelenmesi doğru mu?
Elbette doğru değil ki, Adalet Bakanı da bundan şikayetçi.
O halde neden yargıda bu kadar çok hata var ve masum binlerce insan mağdur ediliyor?
Yargının siyasallaşması, eğitim ve tecrübe eksikliği önemli unsurlar, ama ana unsur yetersiz kalan hakimlik ve savcılık teminatı. Özgür ve bağımsız bir yargıya ihtiyacımız olduğu bir gerçek. Ancak bunun en önemli yolu yeterli teminat almış, güvenceye sahip yargı mensuplarının olmasıdır. Verdiği bir karar sonrası tayin, yer değiştirme veya soruşturma korkusu yaşayan bir yargı mensubundan istenen adillikte bir karar beklemek fazla iyimserliktir.
İşte tam da burada Sayın Bakan'a iş düşmektedir. Yargının kendini özgür ve bağımsız hissetmesi için gerekli ortamı sağlayacak olan Sayın Bakandır. Tarafsız, bağımsız bir yargı için Anayasa’da maddeler olması ya da yargı paketlerinde yer alması yeterli değildir. Adalet Bakanı’nın iyi niyetinden hiç şüphemiz yok. Ne var ki, adalette yaşanan sorunlar ve mağduriyetler de ortada.
Aynı nitelikteki soruşturma ve kovuşturmalarda benzer delillerle şüpheliye göre verilen farklı kararlar infiallere yol açmakta, adalet mekanizması sorgulanmakta, dedikodu ve şaibeler artmaktadır.
Sayın Bakanın da şikâyetçi olduğu bu hususlarda başta Barolar olmak üzere yargının tüm süjeleri ile çözüme yönelik arayışlar hızlandırılmalıdır. Buna da Sayın Bakan öncülük etmelidir. Ülkemizin daha adil, yaşanabilir, özgür ve müreffeh bir ülke olması, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesinin geçerli kılınmasına bağlıdır. Ancak bunu sağladığımızda ardı ardına açıklanan ve daha da açıklanacak yargı paketlerinin anlamı olacaktır.
Sağlıcakla…
Av.Kürşat Orhan Şimşek