Milletlerin inkişafında şairlerin rolü yadsınamaz. Şairler, milletlerin kahramanlık, milliyetçilik, vatan gibi kutsal duygularını dizelere döken kalem ustalarıdır. Bunlardan biri de Arif Nihat Asya’dır. Tıpkı Mehmet Akif Ersoy’un “Milli Şair”, Namık Kemal’in “Vatan Şairi” olarak anılması gibi Arif Nihat Asya da “Bayrak Şairi” olarak anılır.
Bayrak Şairi Arif Nihat Asya, Tokatlı Ziver Efendi ile Tırnovalı Zehra Hanım'ın tek çocuğu olarak, 1904'te İstanbul Çatalca’da İnceğiz köyünde dünyaya geldi. Küçük yaşta babasını kaybeden, annesinin de yeni bir evlilik yaparak Filistin’e yerleşmesiyle akrabalarının yanında büyüyen Asya, I. Dünya Savaşı yıllarında hakim olan milliyetçi duyguların etkisiyle şiire başlamıştır. Eğitimini parasız yatılı olarak Bolu ve Kastamonu liselerinde sürdürmüş, akabinde Yüksek Öğretmen Okulu Edebiyat Bölümü’nde devam etmiştir. İlk şiir kitabı olan "Heykeltıraş", 1924 yılında bu okulda öğrenciyken yayımlandı. Asya, mezun olduktan sonra Adana Lisesi ile kız ve erkek öğretmen okullarında 14 yıl edebiyat öğretmenliği ve idarecilik yaptı. Şair, 1940 yılında, 5 Ocak Adana'nın kurtuluşu için kaleme aldığı "Bayrak" adlı şiiriyle tanındı ve "Bayrak Şairi" olarak anılmaya başlandı.
1950-1954 yıllarında bir dönem Adana milletvekilliği de yapan Asya, 5 Ocak 1975'te tedavi gördüğü Ankara Numune Hastanesinde hayatını kaybetti.
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Mısraları ile başlayan ve Asya’nın “Bayrak Şairi” olarak anılmasına sebep şiirin yazılma öyküsünü Yavuz Bülent Bakiler’in kaleme aldığı "Arif Nihat Asya İhtişamı" isimli eserinde şairimiz kendi ifadesi ile şöyle anlatmaktadır.
"Bayrak şiirimi 35 yaşımdayken yazdım. Adana Erkek Lisesi'nde edebiyat öğretmeniydim. Hatay, Gazi'nin gayretleriyle Türkiye'ye bağlanmıştı. Hatay Türkiye'ye bağlandığı için 1940 yılının 5 Ocak kutlamasının daha bir güzel, daha bir heyecanlı olması isteniyordu. O bakımdan Adana Maarif Müdürlüğünden bizim lise müdürlüğümüze bir yazı geldi. Mealen deniyordu ki ' 5 Ocak kutlamasında, Saat Kulesi'yle Ulu Cami minaresi arasına Adana'nın tarihi bayrağı çekilirken, o güne uygun bir şiirin de, liseniz öğrencilerinden biri tarafından okunması uygun görülmüştür.
Adana'da Ocak Mahallesi'nde oturuyordum. O zamanlar, bugünkü gibi evlerde günün her saatinde elektrik yok. Geceleri petrol lambası yakıyoruz. El ayak ortalıktan çekilince, petrol lambasının yorgun ışığında, bayrağımıza sığınarak kalemi elime aldım. Şafak sökerken Bayrak şiiri hazırdı. O gece, şiiri nasıl yazdımsa öylece kaldı. Yani üzerinde ikinci bir defa oynamadım. Sabahleyin liseye gidince, ‘Bana Aydın Gün'ü çağırın’ dedim. Aydın Gün, bugün bizim Opera ve Bale Genel Müdürümüz olan Aydın Gün'dür. Bulunup getirildi, şiiri eline uzattım. 'Şunu oku bakayım' dedim. Okudu. Güzel şiir okuyan öğrencilerimdendi. Bayrak şiirini ona bir daha, bir daha okuttum. Mükemmel okuyordu. Bayrak şiirimi, 5 Ocak kutlamalarında ilk defa Aydın Gün okudu ve alkışlandı. O günün akşamı, Halk Evi'nde 5 Ocak Balosu var. Aydın Gün de baloda. Davetliler arasından bir kişi Aydın Gün'ü tanımış ve sormuş, 'Kimin o şiir? Aydın Gün, 'Bilmiyorum efendim. Şiiri bana Arif Hocam verdi. Sonra, sana bu şiir kimin derlerse kimin olduğunu söyleme' dedi diye yanıt vermiş. O zaman mesele anlaşılmış. 'Tamam, bu şiir Arif Hoca'nındır' demişler. Bayrak şiirini, Aydın Gün'e Halkevi'ndeki baloda da okutmuşlar. Sonra bir daha bir daha okutmuşlar. İşte o gün bugündür, benim Bayrak şiirim, bayrağımızın kendisi gibi hepimizin oldu. Bu şiir, bana 'Bayrak Şairi' denilmesine yol açtı ki, bu sıfat, benim için altından dökülmüş bir İstiklal Madalyası kadar kıymetlidir."
Günümüze, ölümsüz mısralarla milli duygularımızı coşturan şiirler bırakan “Bayrak Şairimizi” ölüm yıl dönümünde rahmet ve saygı ile anıyorum.
Sağlıcakla…