- Abi, son gelişmelerden haberin var mı?
- Hayırdır, ne olmuş?
- Parti, Yolgeçen Belediye Başkanlığı'na Süha'yı aday gösterecekmiş.
- Yapma yaaa !?...
- Evet evet % 90 bu işi bitti bil.
- Sen nereden öğrendin bunu?
- Çok sağlam kaynak abi. Benim kayınbiraderin dünürünün damadı Ankara'da özel bir şirkette çaycı olarak çalışıyor.
- Eeeeee ?!...
- Eeeeeesi, bu şirketin patronu genel başkana çok yakınmış. Hatta, ailecek görüşüyorlarmış. Bahsettiğim çaycı çocuk geçen gün patronun odasına çay servisi yaptığında konuşulanlara kulak misafiri olmuş. Patron misafirlerine "aday kesin Süha" demiş.
- Süha aday yapılsa, seçimi de kazansa başkanlığı kıvırabilir mi?
- Niye kıvırmasın abi? Süha'nın geçmişte devlet hizmeti ve tecrübesi vardır.
- Bunu bilmiyordum. Sahi Süha'nın görevi neydi?
- Aşk olsun abi nasıl bilmezsin?!... Süha, devlet hastanesinde kaloriferci kadrosundaydı ama allem etti kellem etti kendini evrak kayıt memurluğuna aldırttı. Orada yaklaşık üç yıllık çok başarılı bir hizmeti oldu. Şimdi baba mesleği çilingirliği yapıyor. Süha'nın açmayacağı kapı olmaz abi.
- İyi de, niye şimdiki belediye başkanı aday yapılmıyor da Süha aday yapılıyor?
- Şimdiki başkanı Şevket istemiyormuş abi.
- Hangi Şevket?
- Şevket İşyapmazsırfkonuşuroğlu.
- Haaaa O mu?
- Evet o Şevket işte. Şevket parti yönetiminde abi.
- Parti yönetiminde mi?
- Abi senin de hiçbir şeyden haberin yok. Şevket beş ay önce asil üyeliklerde boşalma olduğundan yedek listeden yönetime girdi ya. Beş aydan bu yana partiye büyük hizmetleri oldu. Allah için başkanı istememeye hakkı var. Millet, Şevket'le Süha'nın bacanak olduğunu Şevket'in bu sebepten başkanı istemediğini yayıyorsa da sen inanma abi. Şevket, kalender çocuktur. Yanlış yerde durmaz abi.
- Valla, ben oldum olası bu politikacılara ve politik manevralarına akıl sır erdiremedim. Artık, politikanın olduğu yerde her şeyin mümkün olduğunu düşünüyorum.
- Abi, son bombayı da patlatayım da ben yavaştan müsaade isteyeyim.
- Ooooo, başka bomba da mı var?
- Evet abi. Bomba haber şu: Rafet, Ş Partisi'ne geçiyormuş.
- Nereden biliyorsun?
- Birkaç sabahtır evinden çıkarken arabasını Ş. Parti binasının bulunduğu yöne doğru sürüyormuş.
- Sürsün ne olacak ki? Önemli olan, partiye gitmiş mi, parti yetkilileriyle görüşmüş mü, görüştüyse kimlerle neyi görüşmüş, bunları öğrenebildin mi?
- Abi, sıra tam da bu küçük ayrıntıları öğrenmeye gelmişti. Araştırıyorum abi. Deminki gibi sağlam bir haber kaynağı bulursam bu soruların cevabını da öğrenirim. Hadi bana müsaade.
- Peki, güle güle? Gene beklerim.
***************************
Türkiye'de politik zeminde son üç aydır konuşulanları, senaryoları, yakıştırmaları hatırlayınız. Ve elinizi vicdanınıza koyup lütfen söyleyiniz. Son üç aydır Türkiye'de yaşanan tartışmaların, değerlendirmelerin yukarıda karikatürize etmeye çalıştığım diyalogdan ne farkı var? Enflasyon sıralamasında Arjantin, Lübnan ve Suriye'den sonra 4.sıraya yükselmiş Türkiye'nin gündeminde bunların mı konuşulması gerekiyor? Samsun bunu mu hak ediyor?
Hanımefendiler, beyefendiler, bu kakofoni Türkiye'yi yoruyor.
Bu bilgi kirliliği Türkiye'yi geriyor.
Türkiye'nin derdi zaten Türkiye'ye yetiyor. Ama dertlerin çözüm merkezi, çözümün odağı olması gerekenler, -sözüm onlara, siyasetçiler- şu süreçte yeni dert yumaklarını sarmakla meşguller!
Bizim Türkiye'den başka gidecek bir yerimiz yok.
Sizi bilemiyorum. Ben dingin, zengin, daha kişilikli ve daha nitelikli bir Türkiye istiyorum.
Ama bu tablodan böyle bir Türkiye'nin çıkamayacağını üzülerek görüyorum.
Eğri cetvelden doğru çizgi çıktığı ne zaman görülmüş ki?