Bugün modern zamanların en büyük katliamlarından birisi olan o kahredici felaketin yıl dönümü. Anlatmaya kelimelerin yetmeyeceği vahşetin kurbanı olan Boşnakları saygı ve rahmetle anıyorum. Bu vesileyle sizlerle Srebrenica'nın canlı tanıklarından birisi olan Bosnalı Hasan Nuhanoviç'in Son Sığınak adlı kitabından söz etmek istiyorum.
Son Sığınak, Hasan Nuhanoviç'in bir anı kitabı... Zaten kitabı bu kadar sarsıcı yapan şey de onun bir anı kitabı olması bence. Çünkü 1992-95 yılları arasında yaşanan Bosna Savaşı ile ilgili pek çok kitap okumuş birisi olarak burada anlatılanların hepsinin doğru olduğunu biliyor olmak beni ayrıca sarsıyor. Tabii sadece beni değil o konuda bilgi sahibi olan herkesi. Çünkü okuduğunuz bir kitaptaki metin eğer bir kurgu ise duygu dünyanızda onu biraz yumuşatatabilirsiniz. Gerçek değil ki duygusu sizi biraz rahatlatabilir. Ancak burada Nuhanoviç'in anlattığı her şeyin tamamen gerçek olması insanın tüylerini ürpertiyor ve kitap bittikten sonra bir yürek yangınına sebep oluyor.
Bosna Savaşı'nın ve Bosna'nın çok sıkı bir takipçisi olduğumu söyleyebilirim. Hatta bizzat Bosna'ya giderek savaşın izlerini orada görme durumum da oldu. Bosna'da dolaştığım üç farklı şehirde halen o dönemden kalan bomba ve kurşun izleri duruyordu. Sosyal gerilim ise halen daha bence yatıştırılmış değil.
Hasan Nuhanoviç 1992 yılında bir üniversite öğrencisi iken savaş başlıyor. Ardından annesi, babası ve erkek kardeşi ile birlikte uzun süre dağlarda yaşadıktan sonra bir şekilde Srebrenitsa'ya ulaşıyorlar. Srebrenitsa bazı Boşnak savaşçıların Çetnik saldırılarına karşı koruduğu bir toplama merkezine dönüyor. Nüfusunun 600 bine kadar yükseldiği bir dönemde çok büyük bir açlık, yokluk ve korku yaşanıyor. Kitap bu halleri çok açık anlatıyor.
Nuhanoviç'in anlattığı her şeyin tamamen doğru olduğuna şuradan inanıyorum. Bu kitapla paralel olarak bir başka hatıra kitabı daha okuyorum. Fakat oradaki anlatıcının palavra attığı o kadar belli ki! Çünkü kendisini adeta bir süper kahraman gibi anlatıyor. Herşeyi herkesi eleştiriyir ama kendisi sürekli kurtaran, akıl veren, cahil kitleye yön gösteren birisiymiş gibi anlatıyor. Burada ise Hasan Nuhanoviç hiç öyle değil, hatta tam tersine. Savaş boyunca yaşadığı bütün korkuları, zaafları, eksikleri, hataları insani tarafını net bir şekilde anlatıyor. Örneğin yirmili yaşlarının başında olmasına rağmen eline silah alıp da direnişçilere katılamıyor. Bunun da kendi korkaklığından kaynaklandığını belirtiyor. Ancak halkına şu şekilde yardımcı oluyor. Birleşmiş Milletler askerleri geldikten sonra kendi kendine öğrendiği İngilizcesini geliştirerek tercümanlık yapmaya başlıyor. Zaten Srebrenitsa'dan onun kurtulmasını sağlayan şey de Birleşmiş Milletler resmi tercümanı olması oluyor.
Nuhanoviç bizzat gerçekleri anlattığı için savaşın, katliamın ne kadar büyük bir yıkım olduğunu Çetnik denilen Sırp faşistlerin insanlık dışı barbar bir topluluk olduğunu çok net bir şekilde görebiliyorsunuz.
Konuya çok hakim olduğum için bir yandan okurken şunu da düşündüm. Acaba Bosna Savaşı ile ilgili yeterli bilgisi olmayan birisi bu kitabı okusa ne hisseder diye... Ancak kararım şudur ki, kesinlikle çok etkileyici bir kitap...
Yani hem Bosna Savaşı'nı hem de Srebrenitsa'nın hikayesini öğrenmek açısından da tavsiye edilebilecek nitelikte. Hasan Nuhanoviç gerçekleri anlatarak kalbimize bir çivi çaktı ama o çivi aslında Srebrenitsa'da katledilen 8 binden fazla sivil Boşnak erkeğin sonradan yapılan tabutlarının çivisi... Orada hala daha toplu mezarlar bulunuyor. Halen kayıplar aranıyor. Srebrenitsa insanlığın yüz karasına dönmüş durumda...
Son olarak da şunu söylemek isterim.
Bu anının bir kahramanı varsa eğer bu kişi kesinlikle Naser Oriç'tir. Bu isme çok dikkat edin, çünkü kendisi gerçek bir kahramandır. Boşnakların yaşayan efsanesidir. Naser Oriç'li kısımlar kitapta ayrıca okunmayı hak eden ve dikkat çeken kısımlardı.