Mehmet Yılmaz

"Roman Gibi Bir Öykü: Kırık Rahvan"

Mehmet Yılmaz

Semih Öztürk'ün Kırık Rahvan adlı kitabı şiddetli bir tavsiye, hatta birkaç tavsiye sonrasında edinip okuduğum bir kitap oldu. Kitap sever arkadaşlar zaman zaman birbirlerine pek de meşhur olmayan bazı kitapları tavsiye ederler. Bu da öyle bir kitaptı. Çok başarılı olduğuna dair sözler işitince hemen temin ettim.

Kırık Rahvan bir öykü kitabı olarak geçiyor. Ancak baştan söyleyeyim, bence bu bir öykü değil, bir roman bile kabul edilebilir. İçerisinde altı farklı öykünün yer aldığı kitapta aslında bu altı öykü birbiriyle hayli ilintili.

Semih Öztürk'ün bu kitabını okurken hiçbir şekilde adını ve yazarını bana söylemeselerdi ve kim yazmış diye tahmin etmemi isteselerdi, kesinlikle, "İhsan Oktay Anar" derdim ve hatta İhsan Oktay Anar'ın yeni bir kitabının çıktığını düşünebilirdim. Çünkü üslup hayli onunkine benziyor ama asla bir taklit değil. Kendine has, özgün bir anlatımı var Semih Öztürk'ün. Buna rağmen hikayelerin atmosferi hatta zaman zaman dili, bir hayli İhsan Oktay Anar esintisi taşıyor.

Kırık Rahvan, altı öyküden oluşuyor ve bu öykülerin hepsinin de merkezinde İstanbul, hatta neredeyse Üsküdar var. Bu anlamda "bir Üsküdar merkezli roman" bile diyebilirim bunun için. Semih Öztürk'ün oluşturduğu karakterler hem özgün hem de ilgi çekici. Bu anlamda belki de bir gölge oyunu metaforu üzerinden başlayan ve İstanbul'un serserilerinden, hamamcısına, kumarbazlarından, ayı oynatıcılarına hatta bizzat güvercinlerine kadar uzanan geniş bir yelpazede Semih Öztürk'ün kalem oynattığını görüyoruz.

Açıkçası çok yüksek beklentiyle başladığım romanda ilk öykünün içerisine girmekte biraz zorlandım. Fakat bu, benden kaynaklıydı çünkü yazarın kalemi daha ilk satırlardan itibaren o kaliteyi veriyordu.

Ancak sonraki öyküleri hiç acele etmeden, sindire sindire, tadına vararak okumaya devam ettim. Ve genel anlamda birbiriyle finalde buluşan bu öyküler için en başta dediğimi yine söyleyebilirim. Bence bu bir öykü kitabı değil bir roman bile sayılabilir.

Kırık Rahvan'ı okursanız Türkçe'nin güzelliğine bir kez daha şahit olursunuz. İstanbul'u mekan tutan, sinematografik tarafı olan, alegorilerin adeta havada uçuştuğu büyülü bir yolculuğa çıkarsınız. Son zamanlarda okuduğum en başarılı öykü kitaplarından olduğunu söyleyebilirim.