Sıkı bir futbolsever olarak Ergin Keleş'i elbette tanıyor ve biliyordum. Hatta Trabzon Lisesi ile dünya şampiyonu oldukları, onun da gol kralı olduğu turnuvadan itibaren biliyordum.
Ancak onun okur-yazar bir futbolcu olarak, ortalamanın çok üstünde birisi olduğunu fark etmem, kitapta da bahsini ettiği o meşhur Cumhuriyet Bayramı temalı maç öncesi röportajıyla oldu.
Ergin ile aramızda sekiz yaş var. Ben ondan büyüğüm. Ancak futbolcu olma çabası ve küçük yaş kategorilerinde oynama hikayesi bakımından benzeşiyoruz. O, bir futbolcu oldu ama nasıl yıldız olunmaz diye sordu? Ben ise, nasıl futbolcu olunmaz diyebilirim. Çünkü çok erken yaşta pes ettim. Ama bugün şöyle düşünüyorum, eğer bir futbolcu olabilseydim, sanırım Ergin Keleş'in kariyerini yaşardım.
"Nasıl Yıldız Olunmaz?", İletişim Yayınları'nın futbol kültürü serisine dahil olan bir kitap olarak çıktı. Yazarı futbolcu olsa, anlattığı şeylerin kahir ekseriyeti futbolla ilgili olsa da, bence bu yalınkat bir futbol kitabı değil. Tam bir kariyer kitabı. Bu anlamda hayata atılacak olan bir mühendis de, bir öğretmen de, bir gazeteci de okumalı. Çünkü altı çizilecek çok fazla cümleyi haiz ve hayatın çok içinde bir kitap.
Ergin Keleş'in sonda kurduğu roman kahramanları on biri gibi çok özel metinlerin de olduğu kitap, her şeyden önce bir özgün eser. Yani, gölge yazar ya da röportaj verilen ikinci bir kişi olmayan, bizzat Ergin Keleş tarafından kaleme alınmış bir kitap.
Anlattığı şeylere, kişilere ve hadiselere o kadar aşinaydım ki, kitap su gibi akıp gitti. Ama bunda sadece benim aşinalığım değil, Ergin Keleş'in başarılı anlatımı ve kronolojiye uygun giden bölümlemeleri de etkiliydi.
Kendi ifadesiyle "kadrodaki herkese abi diyerek girdiği futbol ortamında, artık kadrodaki herkesin ona abi dediği bir ortama" gelmiş olan Ergin Keleş, kitapta artık yaş almanın verdiği bilgelikle, özeleştiriler de yapıyor. Bunu yaparken hem durum tahlilleri yapıyor hem de doğruların zaman ve mekana göre değiştiği gerçeğini yakalamış görünüyor.
Altı çizilecek çok fazla cümlenin olduğu bu kitabı sadece futbol severlere değil, kitap severlere de tavsiye ediyorum.
Yazımı kitaptan bazı alıntılarla tamamlayacağım.
"Her teknik direktörün kendisine has bir Eylemde ve düşüncede kendi stilini, kendi tavrını yakalayamayan antrenörlerin başarılı olma ihtimali yoktur. Futbolcular her şeye rağmen oldukça zekidir. Karşısındaki teknik adamın zayıf yanını arar, bulduğunda da kullanmaktan çekinmez. Türkiye'deki futbol iklimi de futbolcunun bunu kullanmasına müsaade eder."
"Bazen de rakip taraftarlar sizi heyecanlandırır, hatta o gün daha iyi bir performans sergilemenizi bile sağlar. Tribündeki birliktelikleri öyle etkileyicidir ki "Hadi bugün oynayalım!" dersiniz. Ülkemizin dört büyük takımının haricinde Samsunspor, Eskişehirspor, Adana Demirspor, Karşıyaka, Bursaspor, Kocaelispor gibi takımlara karşı oynamak bu yüzden bana hep keyif verdi."
"2005 yılında Türkiye'de yapılan Meridyen Kupası'nda da Nuri bizimleydi ve güzel işler yaptı. Sadece o değil, ben de öyle. Avrupa'nın en iyi dört takımıyla Afrika'nın en iyi dört takımının karşı karşıya geldiği bir turnuvaydı. Turnuva sonunda ben ve Fransa Milli Takımı'ndan iki oyuncu toplam beşer gol atarak gol krallığını paylaştık. Diğer oyuncular Karim Benzema ve Jérémy Ménez'di. Çok kısa bir süre sonra Karim Benzema Real Madrid'e gidecek, bense Tofaş Kartal marka bir arabanın arka koltuğunda Akçaabat Sebatspor ile kiralık anlaşmak üzere yola çıkacaktım."