Ortaokul ve lise yıllarımda en sevdiğim ders tarihti diyebilirim. Bilinçli bir öğrenci olmanın da etkisiyle tarih derslerinde anlatılanları can kulağıyla dinler ve pek çok şeyi öğrenmeye çalışırdım. Ama nihayetinde çocukluk ve ilk gençlik çağının getirdiği yaş durumuyla, hayal kurmaktan ve tarihi yeniden kurgulamaktan da vazgeçmezdim.
Tarih derslerinde kendime bazı kahramanlar çıkarırdım. Bunların çoğu, toplum tarafından bilinen ve büyüklükleri tartışılmayan isimler olurdu. Ancak bazen sürpriz isimlere de dikkat kesilebiliyordum. İşte benim için, pek kimselerin bilmediği o gizli ve özel kahramanlardan birisi de, Türkiye Selçuklularının ikinci hükümdarı olan Sultan I. Kılıç Arslan'dı.
Belki de hepi topu iki paragraftan müteşekkil olan Kılıç Arslan anlatısında, onun sayısı milyonları bulan Haçlı yığınlarına karşı vermiş olduğu cansiperane mücadelesi ve koca ordulara karşı uyguladığı vur kaç taktiği çok hoşuma gidiyordu. Benim için bir film ya da bir roman kahramanı gibi bir şeydi Kılıç Arslan?
Ona olan sempatim bu yaşıma kadar devam etti. Nihayetinde bu sempati döneminde, geçtiğimiz aylarda ilginç bir kitapla karşılaştım ve hatta sadece kitapla değil, bizatihi kitabın yazarı olan genç akademisyen Burak Sarıcı ile de? Burak Hoca ile yollarımız tamamen bir tesadüf eseri kesişti. Aynı kitapçıda denk gelmiştik ve tanıştırıldık. Samsun'dan edebiyata, Selçuklu tarihinden İhsan Oktay Anar'a uzanan keyifli bir sohbetin içinde bulduk kendimizi?
Böylece zaten okumaya niyetli olduğum kitabı okumam, bu sefer tabiri caizse bir farz olmuştu. Sultan I. Kılıç Arslan'ı anlatan ve Kronik Kitap'tan çıkan bu eser tam da benim sevdiğim gibiydi. Yani hem akademik bir anlatımı vardı hem de başarılı bir üslubu. Bildiğim kadarıyla Türkiye'de, benim kahramanım I. Kılıç Arslan ile ilgili böyle bir çalışma hiçbir zaman yapılmamıştı. Bu anlamda Ortaçağ Tarihi konusunda ihtisas yapan Sarıcı'nın bu kitabı hem bir ilk, hem de çok başarılı bir ilk olmuş görünüyor. Zaten Kronik Kitap etiketiyle çıkması da bunun bir göstergesi diye düşünüyorum.
Kitap, Sultan I. Kılıç Arslan'ı anlatıyor ama sadece onu değil? Selçuklu hanedanının kısa bir hikayesini verdikten sonra Kutalmışoğlu Süleyman Şah'ı ve onun kurduğu Türkiye Selçukluları Devleti'ni de anlatıyor. Süleyman Şah'ın hayatı kaybettiği savaşın ardından oğlu Kılıç Arslan, Sultan Melikşah tarafından Selçuklu başkentine götürülüyor ki, ancak Melikşah'ın vefatından sonra ülkesine ve başkent İznik'e geri dönüp saltanatını ilan ediyor.
Bu kitapta pek çok şey öğrendim. Onlardan birisi, Süleyman Şah ile Kılıç Arslan arasındaki Fetret Dönemi'nde devleti yöneten ve Ebu'l Kasım'ın varlığıydı. Ayrıca Kılıç Arslan denince onun döneminin önemli birtakım kişileri de vardı. Mesela Çaka Bey? Bu, ilk ve büyük Türk denizcisi, aynı zamanda Kılıç Arslan'ın kayınpederiydi. Yine Bizanslardaki Komnenos hanedanını öğreniyoruz.
Kılıç Arslan'ın talihsizliği şu ki, daha "hükümdarım" demeye kalmadan dünya tarihinin en büyük yağma hareketlerinden olan Haçlı Seferleri ile karşılaşmak zorunda kalıyor ve o Haçlı Seferleri'ne karşı hem ülkesini hem de İslam dünyasını koruyor. Kitap tüm bu Haçlı Seferleri'ni başarıyla anlatırken, bunlar arasında efsanevi olanın 1101'deki Haçlı Seferleri olduğunu işaret ediyor.
Bu arada Haçlı Seferleri ile ilgili de epeyce malumat sahibi oluyorsunuz. Özellikle Merzifon'daki muharebe, bir Samsunlu olduğum için ayrıca ilgimi çekti diyebilirim. Nedense bu muharebeleri hiç duymamıştım.
Burak Sarıcı kronolojiye uygun olarak gerçekleştirdiği anlatısında bir efsane kahramanı yahut kusursuz bir kişilik ortaya koymuyor. Haliyle ile Kılıç Arslan'ın başarılı ve farklı taraflarını anlatırken, üç tane büyük hatasından bahsediyor. Bunlardan birisi Çaka Bey'i öldürmesi, ikincisi ilk Haçlı Seferi'ni çok ciddiye almaması, sonuncusu ise ordusunun esas kısmını Bizans'a yardıma göndermişken hayatına mal olacak Silvan çatışmalarına girmesi?
Kitap Kılıç Arslan'ın aile hayatından, kabrinin nerede olduğuna; kişilik özelliklerinden, girdiği bütün savaşlara kadar pek çok şeyi detaylıca anlatıyor. Gayet titiz bir çalışma olduğu da ortada?
Peki, kitabı bitirdikten sonra halen Kılıç Arslan benim kahramanım diyebilir miyim?
El cevap: Evet? Türkçe olan adı bile yeter!