Serdar Küçük

TUFAN ÖĞRETMEN

Serdar Küçük

Tufan Öğretmen, 1950 yılında Erfelek’in Himmetoğlu köyünde oldukça yoksul bir ailede dünyaya gelir. Sadece altısı hayata tutunabilmiş on dört çocuktan on üçüncüsüdür. 

 

Çocukluğuna dair en çok hatırladığı İbrahim Hoca’dır. Kendisi de aynı köyden olan İbrahim Hoca, köyünün ve köylüsünün talihini değiştiren bir kahramandır aslında. Sert mizacıyla öğrencilerin korkulu rüyası olsa da onlarca çocuğun yatılı öğretmen okuluna gitmesini sağlamıştır. Tufan KÜÇÜK de bunlardan biridir.

 

Göl Öğretmen Okulunu kazanan Tufan, 1971 yılında mezun olur ve öğretmen olarak Boğazköy köyüne (Akdağmadeni, Yozgat) atanır. Bir yıl sonra köylüsü Nazmiye öğretmenle evlenirler. Elektriği, suyu, yolu hatta PTT şubesi bile olan Boğazköy’de iki çocukları dünyaya gelir.

 

1975 yılında Sinop, Durağan, Köklen köyüne atanırlar. Kızılırmak vadisini tepeden gören, elektriği ve yolu olmayan Köklen köyü yoksul bir Anadolu köyüdür. Bu köyde tam on sekiz yıl görev yaparlar. Köyde çok sevilirler. Tufan Öğretmen köylünün sıhhiyecisi, Nazmiye Öğretmen de terzisi olur. Kimseden hiçbir menfaat beklemeden hizmet ederler. Bu köyde de üç çocukları olur. 1993 yılı temmuz ayında bütün köylü toplaşarak Tufan ve Nazmiye öğretmeni yeni görev yerleri olan İstanbul’a göz yaşları içinde yolcu ederler.

 

Tufan öğretmen, 1994 yılında emekli olur. 40 yaşında yakalandığı şeker hastalığı 1995’te gözlerinde kanlanmaya neden olur ve görme yetisini kaybeder.

 

2015 yılında pankreas kanserine yakalanır ve 14 Ocak 2016 günü gözlerini hayata yumar.

 

Tufan öğretmen, köy enstitüleri ve öğretmen okullarından mezun olmuş tüm öğretmenler gibi çok iyi yetişmişti. İğne vurur, çok iyi ilk yardım bilirdi. Mandolin ve bağlama çalardı. Her yıl okulu boyar, masa ve sıraları elden geçirir, kırık çıkığı tamir ederdi. 

 

Fikirleri önemsenir, derdi olan çare sorar, kız alacak veya kız verecek olan ona danışırdı.  

 

Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı, vatanını ve milletini seven, dininin emirlerini yerine getiren, kimseden maddi manevi hiçbir yardımı esirgemeyen aydın bir müslümandı. 

 

Tufan Öğretmen yani babam… Onunla ilgili anlatabileceğim çok şey var elbette ama onunla yaşadığım iki an var ki, hafızamı kaybetsem bile o iki anı unutamam herhalde. Biri, beni yatılı okula bırakıp gittiği an; diğeri de son nefesini verdiğinde gözlerini kapattığım an. Gerisi acı tatlı hatıralardır. 

 

Ne zaman öğretmenleri kötüleyen bir söz duysam annem, babam ve köy öğretmenleri aklıma gelir. Onların mücadelelerini düşünürüm, yüreğim burkulur. Köy Öğretmeni Şefik SINIĞ’ın son sözlerini duyarım:

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

 

Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım,

 

Ben bir bahçe suluyordum, gönlümden,

 

Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden,

 

Ne güller fışkırır çilelerimden,

 

Kandır, hayattır, emektir benim güllerim,

 

Korkmadım, korkmuyorum ölümden,

 

Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.

 

 

(Fotoğraf 1983 yılında Köklen Köyü’nde bir milli bayram günü çekilmiştir. Babam ve ben fotoğrafta en soldayız.)