Daha üç hafta önce güle oynaya gezdiğimiz, Mavi Göl ile ünlenen Giresun'un Dereli ilçesi dün gece büyük bir sel felaketi yaşadı maalesef..
Dereler taştı; zaten derenin içinde olan evleri, iş yerlerini şu bastı; yollar, köprüler çöktü. Sabahki haberlere göre üç kişi hayatını kaybetti, bir askerimiz şehit oldu.
Giresun halkına geçmiş olsun. Ölen vatandaşlarımıza ve şehit askerimize Allah rahmet eylesin.
Bu sel felaketi yıllardır yaşadığımız doğal afetlerden biri. Doğal afet demek ne kadar doğru bilemiyorum. Aslında bu, doğal bir olay. Onu afete çeviren biziz. Su yatağına binayı, çarşıyı yaparsan o da senin tependen geçmek zorunda..
Çocukluğumuzda yağmurlar günlerce çisil çisil yağardı. Sanki insanları rahatsız etmekten imtina ederdi. Ama küresel iklim değişiklikleri ile birlikte, bir haftada yağan yağmur bir saatte yağar oldu. Zaten derelerin, çayların içine kurulan yerleşim yerleri için de felaket kaçınılmaz oldu.
2013 yılında Samsunda da yaşadığımız bu felaketleri kadere bağlamak ne kadar doğru bilemiyorum. Bilim ve fenden uzak, akıl ve izandan mahrum; tamamen menfaat ve gündelik çözümler üzerine kurulu bu yaşam felsefesi ile daha çoook felaketler yaşamamız kaçınılmaz.
Yaklaştığı söylenen İstanbul depremi için de gerekli önlemler alınmazsa çok büyük acılar yaşayacağız. Milletçe dizlerimizi döveceğiz, ağlayıp sızlayacağız, sosyal medyadan feryad-ı figan edeceğiz, günlerce yas tutacağız, televizyonlarda bilim insanları çözüm önerileri anlatacaklar. Sonrasında az gideceğiz, uz gideceğiz ama bir arpa boyu yol gidemeyeceğiz.