Samsun, Karadeniz’de bir kıyı şehridir. Bu nedenle Karadeniz, belki de Samsun’un coğrafi açıdan en önemli unsurudur.
Karadeniz, esasında bir iç denizdir. Akdeniz havzasından içeri Boğaz’lar vasıtasıyla sokulmuş, yani Boğazlar olmasa tıpkı Hazar gibi bir büyük göl bile olabilecek bir deniz. Karadeniz’in bir de küçük biraderi var tabii ancak biz Güney Karadenizliler onu pek bilmiyoruz. Bir yanı Kırım Yarımadası olan Azak Denizi'nden söz ediyorum. İç denizin de iç denizidir Azak.
Samsunlular için deniz, Karadeniz’dir. Balıklar onun balıkları, sahiller onu sahilleridir. Yüzme onun müsaade ettiği ölçüde öğrenilir, deniz rengi onun rengidir. Mesela ömründe ilk defa Akdeniz’de denize giren bir Samsunlu, memlekette yaptığı gibi orada da denize dalıp gözlerini açmak isterse, tuzdan dolayı gözlerinin yanacağını anlayacaktır. Ya da tuz oranının yüksekliğini tecrübe edecektir. Bizim deniz daha soğuktur. Bu nedenle balık sayısı ve çeşidi daha fazladır. Hatta Ukrayna, Rusya kıyılarında soğuk ve sayı daha da fazladır.
Karadenizli olmak sosyo-kültürel olarak mesela bir Akdenizli olmak gibi değildir. Daha kuşatıcı bir havası vardır. Bu anlamda bütün bir Karadeniz sahil kuşağının uşaklar, aynı tavanın balıkları olabilirler pekâlâ!
Ayfer Tunç’un Yeşil Peri Gecesi romanında şöyle bir şey yazar: “Gökyüzü kapkara. Samsun'un dağları pustan, sisten görünmez olmuş. Deniz çıldırmış.” Her zaman böyle değilse de, bilindik bir manzara olduğunu söyleyebiliriz.
Karadeniz, ilginçtir, ecnebi dillerinde de ismi Black Sea gibi, yani Karadeniz olarak geçen bir denizdir. Tabii bunda efsanelerden çok coğrafi gerçeklerin payı vardır. Karadeniz, bulunduğu bölgenin genelde bulutlu olması nedeniyle koyu renkli sulara sahip bir denizdir. İklimi ılıman ve yağışlı bir iklimdir ve Akdeniz sahillerinde 6-7 ayı bulan denize girme süresi bizde 2 ay kadardır ve bunun da yine bazı günleri yağışlı ve rüzgârlı geçer. Bu nedenle “güneş, kum, deniz” sloganlı turizm işleri bizde pek olmaz. Elde patlar. Yani bizim Karadeniz biraz huysuzdur. Size plan yapma şansı vermez. Onun dediği olur.
Samsunlu yazlıkçılar iyi bilirler. Denizin çarşaf gibi olduğu gün sayısı hayli azdır. Kafası kızar bizimkinin, dalgalanır. Suyunu bulandırır. Sinop gibi iki yüzü deniz olan bir memlekette bu sorun olmayabilir zira burnun kuzeyi rüzgârlı olursa güneyinde denize girebilirsiniz ama Karadeniz’in diğer kısımlarında bu şansınız olmaz.
Samsun’un sahili doğal bir plaj özelliği taşır. Ünye’den Yakakent’e kadar kumsallar vardır. Bu anlamda şehir merkezindeki Atakum, yabancı pek çok insanın şaşırtacak kadar güzel bir kumsala sahiptir. Deniz manzaralı fotoğraf karelerinin çok fazla olduğu bir yerdir.
Karadeniz maalesef çok can alır. Boğulma vakaları fazladır. Bunun temel iki sebebi vardır. Bunlardan birisi rip akıntısı da denilen, anlaşılması güç, tehlikeli deniz akıntılarıdır. Sığ yerde boğulur insanlar.
İkincisi ise Karadeniz’in bir yüzme denizi olmadığı gerçeğidir. En fazla serinlemek için kullanmak lazım. Samsun’daki boğulma vakalarına baktığımızda şöyle bir acı gerçek çıkar ortaya. Boğulanlar genellikle Samsunlular değildir. İç ilçelerden ya da iç komşu vilayetlerden gelenlerdir. Üstelik bunların çoğu hafta sonu boğulur. Yani haftada bir gün denize gelmiştir ve illa o denize girilecektir. Halbuki, Karadeniz, o pazar günü dalgalı olabilir mesela. Bulanıktır, aksidir. Girilmemesi gerekir. Örneğin yazlıkçılar, Samsun’un yerlileri tenezzül etmeyebilirler, girmezler. Ama günü birlikçi gelen “illa girelim” diye tutturur.
Karadeniz denince balıkları atlamak olmaz tabii. Balıklar denince mezgit, istavrit, palamut, kefal, barbunya, çipura, uskumru ilk anda akla gelenler olsa da, onlardan da önce akla gelen şey hamsidir. Dikkat ederseniz balıkları ayrı hamsiyi ayrı saydık. Zira Samsun’da “balık mı alayım hamsi mi?” diye bir cümle kurulur ve hamsi balıktan farklı bir balık kabul edilir. Bu arada belki köpekbalığımız yoktur ama yunuslarımız vardır.
Samsun limanı, Karadeniz üzerinde var olan insan yapısı bir unsur olarak şehrin önemli figürlerinden birisidir.
2000’li yıllara kadar maalesef Samsun, sahille bütünleşmiş bir şehir değildi. Ancak İlkadım ve Atakum’da gayet başarılı çalışmalar yapılarak, Samsunluların deniz ile hemhal olmaları sağlandı. Bu anlamda şehrimizin güzelliğiyle övünürken, Karadeniz’in bundaki payını inkâr edemeyiz.
Karadeniz, bizim denizdir ve huyu, suyu bize benzer…