Samsun’la ilgili bir şeyler yazıp da ocak ayına gelindiğinde o meşum günden bahsetmemek olmaz. Nitekim yarın 20 Ocak 2020 tarihi olacak ve renklerin siyah olduğu o kara günün üzerinden tam 31 yıl geçmiş olacak. 20 Ocak 1989 günü, dünya üzerindeki insanlar için herhangi bir anlam içermeyebilir ama başta Samsunsporlular olmak üzere Türk futbolseverler için tarihin en kötü günlerinden biridir.
Malumunuz, 1988-89 futbol sezonunda o zamanki adı Birinci Lig olan, şimdinin Süper Lig'inin ikinci devresinin ilk maçı için Malatya deplasmanına çıkan Samsunspor kafilesi Havza ilçesi yakınlarında feci bir trafik kazası geçirmişti. O karlı günde, o karlı yollara dağ gibi yiğitlerimizi kurban verdik. Kimler miydi o yiğitler?
Samsun futbolunun medar-ı iftiharlarından; Samsunspor'un hem kaptanlığını hem de teknik direktörlüğünü yapmış olan Nuri Asan... Kendisi için 'Samsunspor'u en çok seven adam' denirdi. Ve o çok sevdiği Samsunspor'unun yolunda hayatını kaybettiğinde 49 yaşında bir futbol adamıydı. 1959’da, Henüz 19 yaşındayken Galatasaray forması giymiş, Metin Oktay’ın ağları delen golünün pasını vermiş bir futbol emekçisi ve Samsun sevdalısıydı. Samsunspor kurulunca, teklifleri elinin tersiyle iterek, memleketinin takımına gelmişti.
Zonguldakspor'dan geldiği Samsunspor'umuzda 1985-89 yılları arasında başarıyla mücadele eden milli bir stoperimiz vardı. Muzaffer Badalıoğlu'dan söz ediyoruz. Kendisi yürekli futboluyla, saha içindeki hırsı saha ve dışındaki insanlığıyla her Samsunsporlunun gönlünde yer edinmişti. Maalesef o Muzaffer'i daha 29 yaşındayken toprağa verdik. Geride vefakâr bir eş ve o zamanlar dört yaşında olan bir hanımefendi bıraktı. 4 numaralı formasıyla zihinlere yer etmiş bir futbol savaşçısıydı.
Peki ya, Küçük Ada'nın büyük futbolcusu Mete Adanır'ı unutmamız mümkün müdür? Kıbrıs Türk futbolunun yetiştirdiği en büyük futbolculardan birisi olan Mete de henüz 29 yaşındaydı. Golleriyle, beyefendiliğiyle Samsunsporluların gönüllerinde taht kurmuştu. Samsunspor camiası onu da hiç unutmadı.
Ülkemizde ekmeğinin peşinde koşan pırıl pırıl bir insanı da anmamız lazım. O zamanki Yugoslavya'dan Türkiye'ye gelen Zoran Tomiç, o sezonun başında transfer edilmişti. Kazadan sonra aylarca komada kalmış ve ne yazık ki hayat savaşını kaybetmişti. Kabri Belgrad'da bulunan Tomiç'i de saygıyla anıyoruz.
Kaptan şoförümüz Asım Özkan ise hem hemşerimiz hem de kulübün emekçilerinden birisiydi. Maalesef onu da kaybetmiştik. Nurlar içinde yatsın.
Hayatını kaybedenleri rahmetle anıyoruz ama elbette gidenler olduğu gibi kalanlar da oldu. Başta o dönemin kaptanı, Emin Kar olmak üzere pek çok oyuncumuz, personelimiz ve yöneticimiz ise maalesef yaralar aldılar. Bir kısmı futbolu bırakmak zorunda kaldı, bir kısmı ise eski formunu tekrar bulamadı. Milli Takım kalecimiz Fatih Uraz’dan, 11 numaramız Erol Dinler’e, o zamanın genç oyuncuları Ercan Kol’dan Kasım Çıkla’ya kadar o takımda emeği olan herkesi ama herkesi minnetle selamlıyoruz.
Samsunsporlular hayatta mağlubiyetten, küme düşmekten daha büyük acılar olduğunu en iyi bilenlerdendir. Çünkü o kapkara günü gördüler. Bir futbol takımının bir şehrin hayatında nasıl yer edebileceğini, futbolun asla sadece futbol olmadığını Samsun şehri çok iyi bilmektedir.
Samsunspor taraftarı20 Ocak 1989'u asla unutmamıştır ve unutmayacaktır da. Bu elim kazanın 31. yıl dönümünde gerek bu kazada gerekse başka dönemlerde hayatlarını kaybetmiş olan, Samsunspor'a emeği geçen herkesi saygı ve rahmetle anıyoruz.
Mekânları cennet olsun.