Mehmet Yılmaz

Samsunlu Olmak Ya Da Olmamak II

Mehmet Yılmaz

Geçen hafta Samsunlu olmak ile ilgili bazı görüşleri paylaşmıştık. Bu yazıda, kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

Şimdi tekrar baştaki “öz Samsunlu” mevzuuna gelelim. Çünkü açıkçası bu, hayli çetrefilli bir durum. Bir kere Samsun ve Samsunluluk yeni bir kavram. Samsun adının tarihi kaynaklarda ilk defa Moğol işgali döneminde geçtiği tespit edilmiş. Türkler gelene kadar Pontus bölgesinde Amisos adıyla bilinen bir yer.

 

Bizimkilerin gelişinden sonra ise bu havaliye Canik adı veriliyor. Ancak tarihi Canik, tıpkı tarihi Amisos gibi tam anlamıyla bugünkü Samsun sınırlarına tekabül etmiyor. Daha çok sahil kuşağını kapsayan bir yer Canik Sancağı. Yakakent’ten Ünye hatta Fatsa’ya kadar uzanan bir saha. İç kesimlerde ise Kavak ve civarı var.

 

Samsun ise sancak merkezinin adı. Bu durumda kadim bir Ünyeli aslında Canikli yani bugünkü manada Samsunlu olabilir. Mesela Ladikli, Havzalı, Vezirköprülü ise eskiden Samsunlu değildi. Sivas ya da Amasya kültür bölgesindeydi.

 

Cumhuriyet döneminde yeni sınırlar belirlenince hepimiz Samsunlu olduk. Tabii bu bahsettiklerimiz kaba hatlarıyla bir anlatım; tarihi süreç içinde idari birim ya da sınırlarda yine bazı değişiklikler olmuş.

 

Bu nedenle öz Samsunlu arıyorsak, muhtemelen Samsun’un bilinen en eski yerlileri olan Rum ve Ermeni kökenli Samsunlulara ulaşmak lazım. Kaşka ya da Pontuslu bulabilecekseniz başka tabii...

 

Sonuçta bugün mesela Yunanistan’da yaşayan ancak Samsun kökenli olan çok sayıda insan var. Hatta 'Samsun horoni' adıyla oynadıkları şahane bir halk oyunu da var.

 

Samsun’un büyümesini sağlayan belli başlı göç dalgaları yaşanmış. Malazgirt zaferi sonrasında buraya gelen Türkmen kitleleriyle başlayan bir göç dalgası bu.

 

Sonrasında mesela Kırım Hanlığı’nın 1774’teki kaybı, bir diğer göç miladıdır. Kırım Hanlığı’nın yanında, Kafkasya’daki Rus işgalleri bu bölgelerdeki milyonlarca Müslümanın Osmanlı coğrafyasına göçüne neden olmuştur.

 

Bu göçlerin ulaştığı yerlerden birisi de Samsun’dur. Nitekim bugün çok sayıda Çerkes ya da Kafkas kökenli Samsunlu vardır. İkinci büyük göç dalgası 93 Harbi ve Birinci Dünya Savaşı’nda işgal altında kalan Trabzon-Erzurum havalisinden gelenlerdi. Bunların bir kısmı geri dönmüştür.

Üçüncü dalga ise Türk-Yunan nüfus mübadelesiyle oldu. 1924 yılı ağırlıklıydı bu.

 

Çok sayıda Samsunlu mübadil hemşerimiz var. Son dalga ise uzun aralıklarla, özellikle 1940’dan itibaren başlayan ve Ordu, Giresun Trabzon, Rize, Gümüşhane, Bayburt gibi illerden iş bulmak amacıyla gelen kitlelerdir. İşte bu göç dalgasıyla gelenlerin bir kısmı Samsunlulaşırken bir kısmı ise geldikleri yerle olan bağlarını devam ettirmişlerdir.

Toparlarsak, Samsunluluk ya da Samsunlu olmak durumu her şeyden evvel psikolojik bir hâldir. Yani, kişinin Samsun’da doğması, dedelerinin Samsunlu olup olmaması, kütüğünün Samsun’da olup kendisinin başka yerde doğması yahut yaşaması gibi faktörlerin bir yere kadar önemi vardır.

 

Kişi kendini Samsunlu hissediyor, Samsunlu kabul ediyorsa esas budur. Öyle, 'Özsamsunlu, üvey Samsunlu' gibi ifadeler pek bir şey ifade etmez çünkü kişi Samsunluysa Samsunludur, değilse değildir!

Öyle ya, adam kendini Samsunlu kabul etmiyor ama büyük dedesi bizzat Samsun’un kurucusu olsa ne yazar? Ya da tersi... Adam bütün ruhuyla Samsunlu lakin dedeleri başka bir vilayetten gelse ne?