Emin Erman

Hayat Şu Anda Gizlidir: Geçmişin Gölgesinden, Geleceğin Endişesinden Kurtulmak

Emin Erman

Zamanın hızla akıp gittiği, günlerin birbirine karıştığı bu çağda belki de en çok unuttuğumuz şey, yaşamak. Gerçek anlamda yaşamak? Sabahın serinliğinde durup gökyüzüne bakmak, bir fincan çayın buğusunda huzuru hissetmek ya da bir dostun muhabbetinde kendini bulmak. Çoğu zaman fark etmeden, zihnimizle geçmişe dönüyor ya da geleceğin bilinmezliğine savruluyoruz. Oysa hayat ne dünde kaldı ne de yarına yazıldı. Hayat, tam da şu anın içinde saklı.
Ne yazık ki, birçok insan için bugün, geçmişin pişmanlıklarıyla gölgelenmiş ya da geleceğin korkularıyla boğulmuş durumda. Zihnimiz ya "keşke"lerle meşgul ya da "ya olmazsa"larla? Ve biz, yaşamak dediğimiz o kıymetli anı hep kaçırıyoruz.

Bu yazıda, dünü affederek, yarını serbest bırakarak ve sadece şu anı kucaklayarak nasıl hafifleyebileceğimizi, nasıl huzura yaklaşabileceğimizi konuşacağız. Belki de ihtiyacımız olan tek şey, derin bir nefes ve farkındalık?
Hayatın koşturmacası içinde en çok unuttuğumuz şey, "şu an" oluyor. Zihnimiz ya geçmişin pişmanlıklarına takılı kalıyor ya da henüz yaşanmamış bir geleceğin endişesiyle meşgul. Oysa gerçek huzur, dünün yükünü ve yarının kaygısını bir kenara bırakıp bugünü dolu dolu yaşayabilmekte gizli.
Kaç kere kendi kendimize "ya öyle olmasaydı?" diye iç geçirdik? Kaç kere henüz yaşanmamış bir günün korkularını bugüne taşıdık? Bu sorgulamalar sadece iç huzurumuzu kemiriyor. Ne geçmiş değişiyor ne de gelecek kontrol altına giriyor.

Geçmiş, hatalarımızla, güzel anılarımızla bize dair ne varsa taşıyor. Ama geçmişte kalmak, bugünümüzü zincire vurmaktan başka bir işe yaramıyor. En büyük iyilik, affedebilmektir. Başkalarını olduğu kadar, kendimizi de. Çünkü affetmek, yüreğimizin yükünü hafifletir. Ve kabul edebilmek? Yaşadıklarımızı, seçimlerimizi, kendimizi... Her şey bizi biz yapan bir yolculuğun parçası.
Gelecekse, her zaman biraz belirsizlik taşır. "Ya olmazsa?", "Ya kaybedersem?" gibi sorularla bugünü yaşanmaz hâle getiririz. Oysa gelecek kaygısı, bugünün neşesini gölgeler. Hayat sadece şu anda var. Gözlerimizi açtığımızda, nefes aldığımızda, bir çiçeği kokladığımızda, bir dostun sesini duyduğumuzda...
Bazen bir fincan kahve, bazen pencere kenarında dinlenen bir melodi, bazen gökyüzündeki yıldızlara bakmak? İşte o anlarda huzur saklıdır. Ona sarılmak değil, ona nazikçe yer açmak gerekir.

Unuttuğumuz bir şey var: Kendimize zaman ayırmak. Bir yürüyüş, kısa bir sessizlik, sevdiğimiz bir şarkı? Bizi hayata yeniden bağlayan küçük ama değerli molalar. Hedeflerimiz önemli, hayallerimiz kıymetli ama onların peşinden giderken bugünü kaybetmemek gerek.

Çünkü hayat dün değil. Henüz gelmemiş bir yarın da değil. Hayat, tam da şimdi. Şu anda yaşanıyor. Ve biz, o anın kıymetini bildiğimizde, huzur sessizce yanı başımıza gelir.

Her gün bir armağan. Her an bir fırsat. Dünün gölgelerinden, yarının korkularından sıyrılıp bugünü sevgiyle kucaklayalım.
Gülümse. Çünkü hayat, sen farkına vardığında güzelleşiyor.