Geçtiğimiz günlerde yürekleri dağlayan bir haberle sarsıldık. Irak'ın kuzeyindeki Pençe-Kilit Harekât bölgesinde görev yapan kahraman Mehmetçiklerimizden 12'si, bir mağara operasyonu sırasında hayatını kaybetti. İlk açıklamalara göre, bu hazin kaybın nedeni metan gazına maruz kalmalarıydı. Sessiz, renksiz, kokusuz bir gaz; bir anda gencecik 12 canı bizden kopardı. Ancak acımızın ötesinde cevap bekleyen sorular, derinleşen bir sorgulama duygusu var içimizde. Zira bu bir çatışma ya da silahlı saldırı değil; görünürde teknik bir hata, belki de çok daha fazlasıydı.
Resmî açıklamalara göre, askerlerimiz arama-tarama faaliyeti sırasında metan gazına maruz kalmıştı. Ancak dikkat çeken bir detay var: Söz konusu 3 katlı mağara daha önce bir hastane olarak kullanılmış. Burada insanların belli bir süre boyunca içerisinde yaşadığı, tedavi edildiği, bir yaşam alanı olarak düzenlenmiş bu mağarada nasıl olur da ölümcül yoğunlukta bir metan birikir sorusu akla geliyor?
Üstelik mağaraya giriş öncesi gaz ölçümü yapılmadığı, sadece eğitimli köpeklerin tepki göstermemesi üzerine doğrudan giriş yapıldığı iddia ediliyor. Bu, savaş tecrübesi olan bir orduda kabul edilmesi güç bir ihmaldir. Hele ki mağara gibi kapalı ve riskli bir alanda, gaz maskesi veya sensörsüz operasyon yapılması akıl alır gibi değil. İnsanın aklına ister istemez şu soru da geliyor: Acaba bu bir tuzak mıydı? Yani, askerlerin geleceğini bilen bir yapı tarafından mağaraya dışarıdan gaz mı verildi? Bu sorunun cevabı elbette teknik ve adlî incelemelerle netleşecek ama sorulması bile ağır bir şüpheyi beraberinde taşıyor.
Bu tür bir facianın ardından en öncelikli görev, şeffaf, bilimsel ve hızlı bir soruşturma süreci başlatmaktır. Kamuoyunun güvenini kazanmanın yolu, olayın üstünü örtmek değil, her yönüyle aydınlatmaktan geçer.
O mağarada gerçekten sadece metan mı vardı?
Gaz doğal yollarla mı oluşmuştu yoksa dışarıdan mı verilmişti?
Gaz ölçüm cihazı neden kullanılmadı?
Girişte neden emniyet protokolleri işletilmedi?
Daha önceki askeri operasyonlarda benzer riskler nasıl yönetilmişti?
Bu soruların her biri, sadece bu olayın değil, gelecekte yaşanabilecek benzer faciaların da önüne geçilmesi için hayati önem taşıyor. Uzman mühendislerden, kimyagerlerden, askerî stratejistlerden oluşan tarafsız bir kurul tarafından detaylı bir teknik analiz şart. Ayrıca tüm askeri birliklerde mağara ve kapalı alan operasyonlarında güncel emniyet protokollerinin gözden geçirilmesi gerekiyor.
Biz bu coğrafyada çok acılar yaşadık. Toprağa nice evlat verdik. Ama bazı acılar önlenebilirdi, önlenmeliydi. Şehitlerimizi geri getiremeyiz ama onların hatırasına layık olmanın tek yolu, aynı hataların tekrar etmesini engellemektir.
Bu olayda yalnızca metan gazı değil; belki de dikkatsizlik, acelecilik, eksik planlama ve ihmaller bir araya gelmişti. Belki de daha ağır bir tabloyla karşı karşıyayız. Hangisi olursa olsun, bu yaşananlar kader değildir. Bilinçli, eğitimli, donanımlı ve dikkatli olunmadığı sürece doğa bile bize düşman kesilir.
Artık vakit; sorumluların hesap vermesi, eksiklerin telafi edilmesi, protokollerin yeniden yazılması vaktidir. Çünkü 12 cana mal olmuş bir hata, sadece bir sayı değil; 12 yürek, 12 aile, 12 ömür demektir. Ve onların arkasından susmak değil, sorgulamak borcumuzdur.