"Barış, zorla değil; anlayışla sağlanır."
?Albert Einstein
Bugün Orta Doğu'nun kalbinde, ateş ve gözyaşı yeniden hâkim. Gazze'de, Batı Şeria'da, Doğu Kudüs'te? Filistin topraklarında yaşanan sivil katliamlar, yıkımlar, kuşatmalar ve ölümler sadece soğuk sayıların ötesinde; her biri birer hayat olan insanlar üzerinden yankılanıyor. Hastaneler yıkılıyor, okullar bombalanıyor, çocuklar enkaz altından çıkarılıyor. Ve dünya, ne yazık ki bu trajediyi, çoğunlukla sessiz kalarak izliyor.
Evet, diplomatik açıklamalar yapılıyor, kınama mesajları yayınlanıyor. Ama gerçekten bir şey değişiyor mu?
Bir soru aklımdan hiç çıkmıyor:
Albert Einstein yaşasaydı, bugün bu olaylara ne derdi?
Albert Einstein yalnızca 20. yüzyılın en büyük fizikçilerinden biri değil, aynı zamanda savaşa ve baskıya karşı ilkeli bir duruş sergileyen, derin bir hümanizme sahip entelektüel bir vicdandı.
Yahudi kökenli olmasına rağmen İsrail'in kuruluş sürecinde bile temkinli davranmış, hatta 1952'de İsrail Cumhurbaşkanlığı teklifini reddetmişti. O, bir devletin meşruiyetini yalnızca güçle değil, o gücün nasıl kullanıldığıyla ölçüyordu. Devletin değerini, adaletle kurduğu bağ belirliyordu onun gözünde.
Einstein, 1930'larda Nazizm'in yükselişine tanıklık etmişti. Almanya'da doğup büyümüş, Hitler rejimi yüzünden ülkesinden ayrılmak zorunda kalmıştı. Faşizmin karanlık yüzünü en yakından hissedenlerden biriydi.
Holokost'un acısı (II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası tarafından özellikle Yahudilere karşı uygulanan sistematik bir yok etme politikası.) onun kişisel tarihinin bir parçasıydı. Toplama kamplarını, yok edilen hayatları, suskun kalan dünyanın ikiyüzlülüğünü gördü. İşte tam da bu yüzden, bugün Filistin'de sivillere yapılan zulmü asla görmezden gelmezdi.
Zira Einstein'a göre acı, kimliğe göre ölçülmezdi. Zulüm kimden gelirse gelsin karşısında durulmalıydı.
Einstein'ın düşünsel mirasında temel bir ilke vardı:Bilim, insanlığa hizmet etmeli; ahlakla birlikte yürümelidir.
Atom bombasının bilimsel temelini atan görelilik kuramının sahibi olmasına rağmen, bu silahın insanlara karşı kullanılmasına karşı çıkmıştı. Japonya'ya atılan bombalar sonrasında derin bir vicdan azabı yaşamış ve "Bu benim en büyük pişmanlığımdır" demişti.
Bugün bilimsel bilgi, Filistinli çocuklara doğrultulmuş hedefleme sistemlerinde, insansız hava araçlarında ve gözetleme kulelerinde kullanılıyorsa, Einstein bu durumu büyük bir utanç ve öfkeyle karşılardı.
Muhtemelen şu cümleleri kurardı:
"Hitler döneminde biz Yahudilere yapılan zulmü insanlık dışı bulmuştum.
Bugün benzer bir zulmü, adına 'güvenlik' diyerek biz Yahudiler başka insanlara yapıyorsak; o zaman hiçbir şey öğrenmemişiz demektir."
Ve eklerdi:
"Gerçek güvenlik, silahlarla değil; adaletle sağlanır.
Hiçbir halkın özgürlüğü, bir başka halkın esareti üzerine inşa edilemez."
Einstein yaşasaydı, yalnızca İsrail'i değil; bu zulme doğrudan ya da dolaylı destek veren tüm devletleri açıkça eleştirirdi.
Amerika'nın politik ikiyüzlülüğünü, Avrupa'nın diplomatik suskunluğunu, Birleşmiş Milletler'in işlevsizliğini sorgulardı.
Kimin yanında, neden durduğumuzu; kimin yaşamasına, kimin ölmesine "müsaade" ettiğimizi sorardı bize.
Çünkü onun ahlaki pusulası, bir etnik aidiyetten ya da ulusal çıkardan değil; evrensel bir insanlık bilincinden beslenirdi.
O, Filistinli çocukların, yerle bir edilmiş evlerin, hastane önlerinde bekleyen annelerin gözlerine bakar ve şöyle derdi:
"Ben Yahudi'yim, evet. Ama önce insanım.
Ve hiçbir insan, başka bir insanın yaşama hakkını elinden alamaz."
Einstein'ın mirası sadece görelilik kuramında, atom altı parçacıklarda ya da uzay-zamanın eğriliğinde değil; insan onuruna olan inancında saklıdır.
Bugün onu gerçekten anmak istiyorsak, sadece bilimsel başarılarını değil,savaşa karşı aldığı cesur duruşu,adalet için yükselttiği sesi,barış uğruna gösterdiği entelektüel direnişi de hatırlamalıyız.
Çünkü sessizlik, zalimi cesaretlendirir.
Ve Einstein, hiçbir zaman sessiz kalmazdı.
Eğer Einstein bugün yaşasaydı, onun sesi belki de en çok,Filistinli bir çocuğun feryadında yankılanırdı.
O çocuk, gökyüzüne bakıp şöyle sorardı:
"Beni neden bombaladılar?"
Ve Einstein, o çocuğun başını okşayarak cevap verirdi:
"Çünkü insanlık hâlâ öğrenemedi."
Prof.Dr. Hüseyin Kalkan