Meğer Bosna'nın mert evladı Abdullah Sidran 24 Mart günü vefat etmiş ve benim bundan hayli geç bir vakitte haberim olmuş. İyi ama kimdi Sidran?
2 Ekim 1944 Saraybosna doğumluydu. Bir şair, bir öğretmen ve bir senaristti. Tipik bir Boşnak aydını; Müslüman, batılı ve geniş ufukluydu. Sidran, adeta Emir Kusturica'nın antitezi oldu savaş yıllarında. Ancak onu Kusturica ile kesiştiren başka şeyler de vardı. Çünkü Kusturica bugün dünyanın sayılı yönetmenlerinden biriyse eğer bundaki birinci pay Sidran'ındır. Öyle ki, onun çıkışını sağlayan ve uluslar arası payeler kazandıran ilk iki filminin de senaristiydi; 1981 yapımı "Dolly Bell'i Hatırlıyor Musun?" Venedik Film Festivali'nde En İyi İlk Film Altın Aslan'ını alırken ikinci filmi olan 1985 yılına ait "Babam İş Gezisinde" ise Cannes'da bir Altın Palmiye ile ödüllendirildi. Goran Bregoviç'in de katılımıyla birlikte Yugoslav Sineması'nın muhteşem üçlüsü oluvermişlerdi bir anda ve Sidran, senaryo ve film çalışmalarına bazen onlarla bazen de onlarsız devam etmişti. Ama şairliğini hiç ayırmamıştı yanından ve yerelliğini de?
Lakin doksanlara gelindiğinde önemli bir yol ayrımı çıkar ortaya ve Bosna Savaşı'nda "savaş ahlakı" denilen tercihte Abdullah Sidran, ismine yakışanı yaparken, Emir Kusturica daha sonra terk edeceği ismine ve köklerine ama onun da ötesinde mazlumlara açıkça ihanet edecektir.
Türk medyasındaki nadir röportajlarından birinde Sidran, 2007'de şunları söylemişti: "Kusturica ile iyi bir ilişkimiz vardı. Hem sanatsal hem de arkadaş olarak... Ama aramıza savaş girdi, dersek tam doğru olmaz. Daha savaş başlamadan önce o Fransa'da yaşamaya başlamıştı. Sonra savaş bizi iyice ayırdı ve sosyal ilişkimiz kesildi. Fakat ben sosyal ilişkimiz kesilse bile sanatsal işbirliğinin bundan yara almasını doğru bulmuyorum."
Abdullah Sidran, bir Boşnak hatta gerçek bir Osmanlı'dır. Ayrıca sağlam bir entelektüeldir ancak sanatçı ruhuna rağmen eline silah alıp, basbayağı komutanlık da yapacaktır Bosna Ordusu'nda. Savaş sonrası ise küçük kasabasında, Gorojde'de yıllarca çalışıp, güç bela satın alabildiği evinde mütevazı ve kitaplarla dolu hayatına devam etmişti. Halbuki tam da o evin hemen önünde Çetnikler, yirmi kadar ortaokul-lise talebesi Boşnak'ı yere yatırıp boğazlarını keserek katletmişlerdi ve Sidran ailesi de bu vahşete şahit olmuştu.
En önemli filmlerinden birisi de Ademir Kenoviç'in yönettiği ve senaryoda yine Sidran imzası olan Kuduz filmiydi. 1990 tarihli filmde müzikler yine Bregoviç'e aitti. Savaş sonrasında ise senaryosunu Sidran'ın yazdığı ve yine Kenoviç'in çektiği bol ödüllü film "Kusursuz Çember" vardır.
Savaş devam ederken, ABD ya da Avrupa'ya geçerek Bosna Davasına lobilerle destek olması istenmiş, birkaç kez de yurt dışına çıkmış ama tez zamanda yeniden cepheye dönmüştü. Zaten Bosna'da milli savaş kahramanlarına verilen unvan olan "Altın Zambak" Sidran'a da verilmişti ve hatta "yaşayan en büyük Altın Zambak, Sidran'dır" deniliyordu. Ne garip değil mi? Sanatçısınız, şiir yazıyor; senaryo üretiyor, kurgu yapıyorsunuz ama siz belki de aklınızın ucundan bile geçmeyecek bir payeye erişiyorsunuz; savaş kahramanı! İşte Bosna dramının bir başka yansıması da bizzat ince ruhlu sanatçı, Sidran'ın yaşadıklarıydı.
Savaş sonrasında efsanevi lider Alija İzetbegoviç'le zaman zaman görüş ayrılıkları yaşasa da onun vefatından sonra çekilen "Aliya" belgeselinde yakın dostları sıfatıyla Ömer Behmen, Eşref Çampara ve Dino Merlin'le birlikte konuşanlardan birisi de Sidran'dı.
Sidran artık aramızda değil, ancak yaşadığı onurlu ve aydın hayatla her zaman yaşamaya devam edecek.