Bu hafta farklı bir konudan konuşalım istedim.
Spor, taraf, taraftar. Bir sen kalmıştın spor yorumu yapmayan diyenler olabilir ama korkmayın ben takımlar ve futbolcular üzerinden yorum yapmayacağım.
Ha, tabi bir de spor deyince niye hemen aklımıza futbol geldi. O da tartışılır çünkü bizim ülkemizde spor ve spor yorumu sadece futboldan ibaret.
Mesela ben hiç bir voleybol turnuvasından sonra üç-beş kişinin bir masa etrafında toplanıp maçı tekrar tekrar izleyip oyun ve oyuncular hakkında yorum yaptıklarını görmedim ya da basket fark etmez.
Ama oynanan futbolsa aynı maç günlerce konuşulabilir. Sonuç değişiyor mu? Hayır, böyle mutlu oluyorlar sanırım.
Konumuz da bu değildi ama konu konuyu açtı galiba.
Sporu bireysel ve takım halinde yapılan sporlar olarak ikiye ayırıyoruz.
Beden, ruh sağlığı, sosyalleşmeye çok büyük katkısı olan sporun bir yönü daha var ki insana stres attırıyor ya da bazen çok fazla strese sokabiliyor. Hele bu bir karşılaşma ve sizde o karşılaşmada bir tarafsanız.
Düzenli spor yapmanın beden ve beyin sağlığına çok faydası olduğu doğru. Pek çoğumuz bunu başaramasak da her sabah güne bugün spora başlayacağım diyerek uyananlar çok aramızda.
Tabi ben bir spor otoritesi olmadığımdan buradan bu konu hakkında atıp tutmam doğru olmaz. Sadece bu hafta bir sohbet havasında bu konu üzerinden paylaşımda bulunalım istedim.
Sanırım hepimiz çocukluğumuzda mahallede top peşinde koşmuşuzdur. Yani kız olsun, erkek olsun hepimiz spora futbol oynayarak başlamış olabiliriz.
Kendi adıma çocukluğumda toprak sahada plastik topun peşinde çok koştuğumu söyleyebilirim. Yani biri beni keşfetseydi iyi bir futbolcu olabilirdim. Şaka şaka. O dönem benimle top koşturan arkadaşlarımı her gördüğümde hala dizlerini benden saklarlar. Çünkü topa değil genelde ayağa çalışırdım. Tabii faulü verip kırmızı kartı gösterip bizi maçtan çıkaracak bir babayiğit de olmadığından bol kavgalı bir maç olurdu.
Tam da bu konudan bahsetmek istiyorum aslında. Bireysel ya da takım olarak spor yapıyor olmak biraz hırslı olmayı gerektiriyor. Tabi bazen bunun dozunu kaçırıyor olabiliriz. Dedim ya hele de bir tarafsak. Heyecan, stres, sinir, adrenalin, seyreden olarak biz de çokça nüksediyor.
Yani sporun, turnuvanın her türünü sakin sakin, sükunet içinde izlesek ne güzel olur ama gel gör ki bu benim içinde mümkün değil. Tamam spor kardeşlik dostluk barış ama etme gözünü seveyim al şu maçı, at şu topu, devir şu adamı.
Faul mü? Hakem sen yandın oğlum. Senin ben var ya.
Yani Allah aşkına kim çekirdek çitleyerek, patlamış mısır yiyerek bir karşılaşma izliyor ki?
Tamam abartmak, şiddete dökmek, hakaret ve küfür bunlar olmamalı. Amma velakin hop oturup hop kalkıp bağırmayalım mı?.
İtiraf etmem gerekirse ben biraz fazla heyecanlı izliyorum müsabakaları. Öyle ki oğlum basket maçlarına gitmemi istemiyor. Anne lütfen maçıma gelme. Hakemden çok müdahale ediyorsun. E, ne yapayım oğlum hakem kalabalıkta gözden kaçırıyor olayı. Ha birde rakip takıma yaptığım psikolojik baskı, karşı takım ve kendi takım antrenörüne sataşmak falan. Bu yetmiyor, beni kesmiyor, maça giderken götürdüğüm çocukları yenildilerse dönüşte yürürsünüz diye tehdit ediyorum, hoş gerçi böyle bir durumda binecek başka araba arıyorlar zaten. Hilal teyzelerinin hışmına maruz kalmamak için.
Yani işin özeti, spor sağlık açısından yapan için çok faydalı. Bir spor karşılaşması izliyor ve bir tarafsan çok stresli, ama özetle her türlü kaynaştırıcı ve eğlenceli.