Merhaba sevgili okurlarım. Bugün başlıktan da anladığınız gibi sanırım sadece bize has olan "Şu Erkek Annelerini" konuşalım istiyorum. Bu arada ben de bir erkek çocuğu annesi olduğumdan, tüm yazacaklarım beni de kapsıyor olabilir.
Öncelikle kızları babalara, erkekleri de annelerine paylaştırmış olmak kimin icadıydı bilmiyorum ama sanırım böyle bir gerçek var. Kız çocukları babaya, erkek çolukları da anneye düşkün oluyorlar. Zaten bu şartlanmayla da büyüyorlar değil mi.
Şimdi gelelim şu erkek annelerine.
Ah bir naz bir niyaz büyütülen, aman ağlamasın erkek çocuğu, bir tarafı şişer diye şişire şişire büyüttüğümüz erkek çocukları. Ne yaparsa yapsın yanağımıza kondurduğu bir öpücükle kalbimizi çelen, eğer kızdırdıysa sultanım diye lafa başlayan, ana kraliçem deyip sevgiyle kucaklayan oğullarımız.
Bizler Anne olarak biraz fazla mı toleranslı büyütüyoruz acaba erkek çocuklarını. Bir erkeği şefkatle, çıkarsız, her şeyiyle evlat olunca mı böyle çok seviyoruz ve onlarda hayalimizdeki adamı mı büyütüyoruz acaba.
Her şeyi önlerine hazır ediyor, kız çocuklarından hizmet beklerken, erkek çocuklarımıza hizmet ediyoruz. Kız çocuklarımıza kısıtlamalar getirip, erkek çocuklarımızı daha özgür bırakıyoruz.
Aslına bakarsanız bugün şikayet ettiğimiz o koca adamları küçük birer çocukken biz eğitmeye başlıyoruz.
Bir kadına nasıl davranması gerektiğini, kendi işlerini kendisinin yapabileceğini ya da ortaklaşa yaparak hayatı paylaşmaları gerektiğini, kadın ve erkek olmanın sadece bir cinsiyet ayrımı olduğunu geri kalan her şeyin bir zihniyet meselesi olduğunu, sevgiyi, saygıyı, özveriyi, sabrı, sakinliği, affedebilmeyi, paylaşabilmeyi, vicdanlı olmayı ve güzel sevebilmeyi Anneleri olarak ve hayatlarına giren ilk kadın olarak bizler öğretmeliyiz diye düşünüyorum.
Erkek çocuğu Annesi olmanın bizim toplumumuzda evrildiği bir nokta var.
Evlat çok sevilir de evlat kıskanılır mı ki?
Yok canımm kimm?
Oğlumu kimden kıskanayım ben.
Onun en çok sevdiği benim :))) benden daha çok hangi kadını sevebilir? ve onu benden çok hangi kadın sevebilir? :))
Ay yok ben hiç öyle bir Anne değilim.
Hadi canım sende oğlun koluna sevdiğini takıp geldiği an tırnakların uzamaya başlıyor.
"Bak canım sen onun eşi olabilirsin ama onu en iyi ben tanırım. Ne yer ne içer, ne sever neye kızar ben ara ara bunları sana hatırlatırım benimle iyi geçin".
Tamam tamam abarttım biraz. Yoksa bu kadar değil yani?
Ama kabul edelim. Ana kraliçe olmayı seviyoruz sanki biraz. Bu bazen çocuklarımız üzerinde ağır bir yük olabiliyor, psikolojik baskı altında sevdiği kadın ve annesi arasında kalmak.
Özellikle erkek çocuklarımızı yetiştirirken ömür boyu kendimize bağımlı yapmak, hayatımızın her döneminde bize sorumlulukları olduğu duygusuyla büyütmek, onların kurduğu aileye fazlasıyla dahil olmaya çalışmak ve müdahale etmek en çok sevdiğimiz evlatlarımızı üzüyor.
Bize bağımlı değil, bağlı olan, sorumlu ve zorunlu olduğu için değil, severek ve isteyerek ömrümüzün sonuna kadar yanımızda olan kendi yollarını çizerken, ailelerinden kopmayan, vicdan sahibi, iyiyle kötüyü ayırabilen evlatlar yetiştirirsek, onların sahibi değil sadece ebeveynleri olduğumuzu önce kendimiz kabul edebilirsek sanırım herkes daha mutlu olur.
Ama tüm bunlar şu gerçeği değiştirmez.
Yaşları kaç olursa olsun erkek çocukları annelerinin oğluşları olarak kalır.