Bu hafta yine eskilere gideceğiz ama bir farkla. Kendi hatıralarım üzerinden sizinle biraz sohbet etmek istiyorum.
Her insanın geçmişinde önemli bir yere sahiptir okul yılları. Hiç unutmadığı öğretmenleri vardır iyi yada kötü, arkadaşları vardır, canı ciğeri, yada şapşiklikleri ile hatırladığı.
Hadi hep beraber hatırlayalım ben size anlatırken o yılları. Sizde anın, hatırlayın ilk sıra arkadaşınızı, öğretmeninizi ve o yıllara ait birkaç güzel anıyı.
Henüz altı yaşımdayken başladığım İlkokulun birinci sınıfını 30 Ağustos ilk okulunda okudum ve ne ilginçtir ki ilkokul yıllarımdan hatırladığım her şey o okulda ve o sınıfta kaldı bunun sebebini bir türlü bulamasam da gerçek bu.
Bugün hala Bulvar caddesinden geçerken o günleri ve okulumu anarım.
Ama keşke okul da yerinde duruyor olsaydı. Bütün anılarım canlı duruyor olsa da Okuduğum okullar maalesef yerinde durmuyor. Bu da ayrı bir hikaye konusu bence. Hangi akıl ve ne sebeple binlerce mezun vermiş, yıllarca Eğitim faaliyetini devam ettirmiş ve etmekte olan bir okulu alıp adıyla beraber başka yere taşıyıp O binaları tekrar başka okul olarak Sisteme sokar ki. Hayır amaç ne, Okulsa okuldu zaten orası. Kibarlığımı bozmak istemiyorum 😃 o yüzden bu konuyu "Allah sizi bildiği gibi yapsın" deyip kapatıyorum.
Nerede kalmıştık 30 Ağustos İlkokulu. Öğretmenimin ismi İsmail Barandı. Çok severdim öğretmenimi her ne kadar yanağımda tokadını hatırlasam da o da benim için yaramazlığımı hatırlatan bir anıdır.
Neredeyse bütün sınıf arkadaşlarımı hatırlıyorum bazılarının yüzleri, bazılarının isimleri aklımda.
Bileniniz var mı bilmiyorum ama o yıllarda içinde sinema salonu olan bir okuldu 30 Ağustos. Belli aralıklarla filmler, belgeseller izlerdik en sevdiğim etkinliklerden biriydi, çünkü ders yoktu 😃 bir kaç sınıf birleştirilir salonda film izlerdik.
Daha sonra ikinci sınıfı tamamlayamadan Atakum'a taşınınca Seyfi Demirsoy ilkokulunda ilköğretimimi tamamladım. Ama çok ilginçtir ki o dönemden Öğretmenimin kim olduğu dahil hatırladığım hiçbir şey yok. Tek hatırladığım kuzenim Denizle aynı sınıfta olduğum ki bu onun için büyük bir talihsizliktir okul hayatı boyunca aynı sınıfta benimle uğraştı durdu taa ki lise sona kadar. O dönemden tek hatırladığım okul takımına girdiğim, Basket hayatımın o okulda başladığı ve üç beş arkadaşım.
Ha birde koşarken merdivenlerden düşmüş bileğimi incitmiştim. Bak yazarken bile sanki acıdı yine bileğim, kafam kadar şişmişti. İyi tarafı okula gidememiştim birkaç gün :))).
Birde o zamanlar okulla alakalı en sevdiğim anlardan biri okul alışverişiydi Babam bizi kırtasiye sokar ne istersek alırdık. Arı mayalı kokulu silgi, üstü tüylü kalemler, en parlağından kablıklar, süslü kalemlikler ve kare sırta takılan, siyah okul çantası. Sonradan renklendi, resimlendi tabi çantalarda.
Ortaokulu Mithat Paşa' da okudum. Adı gibi havalı okuldu ya da ben havayı sevdiğimden öyle gelebilir bana :)). Ay burda ne çok anım var kitap olur ama şöyle bir üstünden geçelim beraber. Mithat Paşa denince akla ilk gelen Müdür yardımcısı Ayşe Şener'dir ah gençlik yıllarımızın korkulu rüyası:)). Onun yüzünden saç uzatamadım ya örülecek ya enseye değmeyecek. Tırnaklar kesilecek, önlük boyları dizde olacak, kazara yüzüne gözüne bir şey sürmüş olma. Hababam sınıfında Perran Kutman'ın canlandırdığı Hürrem hoca gibi ama bunun kadın düşmanı olanı. Yani o zaman öyle düşünüyorduk öyle bunaltırdı ki bizi kaçacak delik arardık ama deliklerde bile bulurdu adamı :)) ama bugün onu da sevgiyle ve saygıyla anıyorum. Çok kıymetli bir öğretmendi. Sonra basket ve beden eğitimi öğretmenim Raci Göç en sevdiğim öğretmenimdi diyebilirim çünkü antrenman ayağına habire dersten alırdı beni :)) ama bizde boşa çıkarmadık yani o antrenmanları 1989 yılında Şampiyon yaptık okulumuzu . Okul bahçesinde düzenlenen törenle kupayı kaldırmamız ve okul müdürümüzün hediye ettiği kitap, Çocuk Kalbi o günlerden kalan en güzel anılarımdan biridir. Okulun tam önünde iki katlı küçük bir ev vardı, altı bakkal tüm harçlığımızı oraya bırakıyorduk muhtemelen okuldan çok onun önünde evin merdivenlerinde oturduğumuzu hatırlıyorum. Birde mavi bir kutuyu boynuna asmış eski moo diye bağıran bir amca vardı ki ağzımızın kenarından sularını akıtarak yediğimiz bildiğimiz renkli buzları bize o zamanın Algidası havasıyla satttığını hatırlıyorum.
Eğer Mithat Paşalı isen Aka Kırtasiye de uğrak yerlerimizden biriydi otobüsten önünde iner mutlaka orada bir tur atar alışveriş merkezi edasıyla gezerdik.
Okul merkezde ev Atakum'da olunca gidiş gelişlerimizde ayrı bir maceraydı tabi. O zamanlar servis olmadığından Belediyemizin son model otobüsleriyle 😜 tıka basa, tıngır mıngır gider gelirdik. Hele birde körüklü otobüsse iki katı insan, iki katı kalabalık demekti.
Sonra bol atraksiyonlu Lise yılları başladı.
O yılların en popüler lisesi 19 Mayıs olsa da benim kendi popüleritem bana yeter :)) deyip Ticaret Lisesine gittim. Şaka şaka biz kuzenler olarak hep aynı okulda okuyunca büyüğümüz Arife hanım oraya gidince bizde onu takip ettik. Pişman mıyım hayır tabiiki heybeme öyle güzel anılar biriktirdim öyle güzel dostlar kazandım ki.
Lise yılları hepimizin olduğu gibi benimde en janjanlı dönemimdi. Artık ben bir Bireyim dediğin, gelişip serpildiğin dünyanın merkezine kendimizi koyduğumuz o muhteşem yıllar 90'lar.
Özgürlüğümüzü ilan ettiğimiz, derslerden çok kafelere gittiğimiz, ilk aşklar, heyecanlar . Neyse biz bu konulara hiç girmeden okul kısmına gelelim 😀.
Ticaret Lisesi deyince aklıma ilk gelen Müdür yardımcımız Yılmaz Dağcı ne baba adamdı. Kimseyi üzmezdi. Sonra birde Turizm dersi hocamız vardı Mustafa Sandal evet evet adı buydu şaşırmayın. Her lisede bir tane olduğu gibi bizim okulun jönü de oydu. Kızların çoğu aşıktı öğretmene ama ben onu da bana attığı tokatla hatırlıyorum o yüzden aramızda aşk hiç olmadı :))). Kabul ediyorum birazcık haşarı bir öğrenciydim. Birazdan fazla da olabilir. Pek kız çocuğu gibiydim diyemeyeceğim ama Çok okulla işim olmasa da öğretmenlerim ve arkadaşlarım tarafından sevilirdim. Zübeyde Kabadayı vardı mesela hala gördüğüm yerde sarılır öperim çok kafa kadındı. Her okulda olduğu gibi bizimde vardı kız düşmanı Erkek sever bir hocamız branşı, adı bende kalsın :)) o bizle biz de onunla çok uğraştık. En popüler derslerden biriydi Milli Güvenlik Dersi. E malum askeri kıyafetli subaylar derse girerdi onlarda hava bin beş yüz, kızlarda kalp atışı.
Okulumuzun tam karşısında Kuğu pastanesi vardı ben okul gibi oraya gider, öğretmenlere yakalanırsam tıpış tıpış derse girerdim. Allah aşkına Liseli olup her gün düzenli okula giden var mı aranızda. Tamam tamam kılıf aramıyorum doğru değildi ama güzeldi :))) o yıllar yaptığım her şeyi iyi ki yapmışım diyorum bugün.
Okulda en büyük lüksümdü cam şişe gazoz ve simit için kantin kuyruğuna girmek. Şimdi beni tanıyanların yeme bizi Hilal dediğini duyar gibiyim tmm ben girmezdim, parayı verir birilerine aldırırdım ama burda özne simit gazoz benim o zamanki kabadayılıklarım değil yani.
Ticaret Lisesinde okumamın en güzel taraflarından biri de daktilo dersiydi acayip severdim o tıkır tıkır seslerini. Meslek lisesi olduğu için Staj yaptık mesela o da ayrı bir havaydı bizde, Her ne kadar 19 Mayıs Lisesinde okuyan kadar havamız olmasa da bizim de vardı kendimize göre havamız.
O yıllar da en havalı okul kimdi derseniz yeşil ceketleri ile çiftlik caddesinde turlayan havanın bin beş yüz olduğu delikanlıların gittiği Samsun Anadolu yani SAL . Ama onlar bize havalıyken onlarla da Samsunun ilk özel okulu AR Lisesi artistlikte yarışırdı. Onlara da gıcık olurdum çünkü okul takımı o kadar iyiydi ki her maçta bizi yenerlerdi Baskette.
İnsan şöyle bir dönüp baktığında en güzel yıllarının, anılarının okul yıllarında olduğunu fark ediyor. Yazsam köşe yetmez, sayfalara sığmaz.
Cengiz Kurtoğlu'nun şarkısında dediği gibi hangimizin kitapları arasında kurumadı kırmızı güller yada hangimizi beklemedi okul kapısı önünde sevdiği ve hangimiz unuttu .
HİÇ UNUTULUR MU OKUL YILLARI.