İlginç şeyler oldu. Skor olarak da öyle, oyun olarak da öyle. Çünkü maçın 85. dakikasında Samsunspor 2-1 öndeydi. O sırada oyuncu değişikliği oldu. Emre Kılınç oyundan alındı. Maç orada bitseydi farklı şeyler konuşabilirdik. Fakat iki dakikada gelen Rizespor golleri durumu 3-2'ye getirdi. Sonrasında da çevirme imkanı olmadı.
Türkiye'nin genelindeki karlı havalar Samsun'da da etkiliydi. Bunun maçı etkileyeceği kesindi. Maç ertelenmez. Fakat seyirciyi etkiler derken nitekim öyle oldu. 4.200 civarında taraftar vardı. O şartlarda, o havada tribünde bulunan herkesi kutlamak lazım.
Devre arasında çok farklı şeyler konuşuyorduk. Her şey çok iyi gidiyordu. Ancak bu maça dair bazı renktaşlarım gibi benim de içimde bazı sıkıntılar, bir umutsuzluk vardı. Yani bir yerde bir arıza verecek gibi. Bunda tabii Mark Bola'nın ve özellikle Marius'un olmayışı bizi etkiler düşüncesi vardı. Marius'u eleştirenler var. Fakat takımın, oyun sisteminin içerisinde ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu yokluğunda bence daha iyi anladık.
Mesela Soner Aydoğdu golü atsaydı, Thomas Reis'dan övgüyle bahsedecektik. Yine övgüyle bahsederiz. Ligin geneline baktığımızda bu kadronun şu an 3. sırada olması, Avrupa iddiasını güçlü bir şekilde sürdürmesi? Bunlar önemli şeyler. Thomas Reis ile ilgili genel anlamda kuracağım cümlelerde hiçbir değişiklik yok. Ancak bu maçla ilgili, özellikle 2. devreyle ilgili elbette birtakım eleştirilerimiz olacak; hepimizin olduğu gibi.
Devre arasında üç değişiklikle birden başladılar ve maçı adeta Rize'nin kulübesi çevirdi. Reis, bizde zaten dar olan kadrodan maksimum verim elde ediyordu. Trabzon maçında olduğu gibi veya uzun süredir Ntcham'ı oynatmaması ile alakalı yaptığı bütün hamleler aslında skor lehimizi olduğu için onu bir bakıma kurtarıyordu. Fakat bu kez öyle olmadı. Örneğin Nanu'yu oyuna sokmuş olmak, Thomas Reis'ın bugüne kadarki birikimini veya bize yaşattıklarını adeta tekzip eden bir davranıştı. Nanu'nun ne işi var o oyunda?
Ve bir de tabii şöyle bir şey var. Zorlu bir zemin, şartlar da ağır. Soner Aydoğdu gibi teknik özellikleriyle ön plana çıkan bir oyuncuyu oyuna atıyorsun. Ntcham'ı yine düşünmüyorsun. Hatta sonra Nanu'yu alıyorsun ve bir de gidiyorsun, 3-2 olduktan sonra artı 90'da Ntcham'ı oyuna atıyorsun.
Ntcham da gitti zaten, bilinçli değildi ama bir sarı kart gördü. Cezalı duruma düştü. "Tamam hoca, sen de rahatla ben de rahatlayayım. Haftaya zaten yokum" demiş oldu bir bakıma. En kötü üçlüye dönüp, Yunus Emre'yi atsaydı oyuna. Savunma güvenliği artardı. Thomas Hoca maalesef kadro yetersizliğini bu sefer doğru kullanamadı. Yani bir şekilde idare ediyorduk. Bence hoca da özeleştirisini yapacaktır.
Yenilgi çok trajik oldu. Bu şekilde kaybetmek ayrıca moral bozdu. Mesela 65'te yeseydik, bir de 70'lerin sonunda yeseydik ve oyun 3-2'ye gelseydi, yine bir şekilde hazmedilebilir bir şey olurdu. Hatta keşke erkenden yiyip 1-0 falan kaybetseydik. Ancak 86'ye kadar 2-1 öndesin ve bir anda iki dakika içinde yediğin 2 golle 3-2 kaybediyorsun. Bu tabii, kazanan için çok mutluluk verici bir durum. Ancak kaybeden ve hele de iç sahada kaybetmişse bir takımın taraftarları için oldukça moral bozucu bir etki oluşturuyor.
Maçın geneline baktığımızda ise ben maçın hakkının beraberlik olduğunu düşünüyorum. Hatta 2-2 olduğu zaman da evet ya zaten maçın hakkı beraberlikti. Yani bu şekilde bitsin diye düşündüm ancak futbol bu.
Haftaya Göztepe maçına çok daha rahat, 49 puanla çıkabilirdik. Biraz daha işler tersine döndü.
Bu sene izlediğimiz, alıştığımız Samsunspor'un ezberine ters bir durum yaşandı. Bu da ayrıca üzüntü verici bir hadise diye düşünüyorum.
Oyunun geneline baktığımızda ise bence maçın en iyi oyuncusu, bütün emeklerine yazık olan oyuncu. İki takım adına da konuşursam kesinlikle Celil Yüksel'di. Çok çok iyi oynadı bugün. Yani bu bireysel performansının karşılığında tabelada bu skoru olmasaydı daha iyi olabilirdi.
Takıma yüklenmeye gerek yok, kapasitelerinin üstünde geldiler buraya kadar. Desteğe devam. Avrupa'ya gideceğiz.