"Ve gönül Tanrısına der ki,
-Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!"
Artık onların pencerelerinden gün ışığı hiç sızmayacaktı. Ecel bütün ışıkları kesmişti o gün; tıpkı son kez bindikleri ve son hali hafızamızdan hiç silinmeyen o otobüsün ışıklarını karşıdan gelen kamyonun kestiği gibi. Yiğit iken öldüler hepsi, gök ekini biçmiş gibi. Yola çıkarken her birinin bir ailesi varken yolculuk tamamlandığında koca bir şehrin yitiği olmuşlardı. Kaç hadise vardır ki koca bir şehri aynı anda ağlatabilirdi? Kaç yitik aynı anda koca bir şehrin başını öne eğebilir, derin bir sessizliğe boğabilir, başını yerden kaldırmaya cesaret ettiremezdi? 20 Ocak 1989 kazası tabii ki. "Derin tesirler dilsizdir." der Peyami Safa. Koca bir şehir susuyordu ama bazen sükût çok büyük bir ağıtın vücut bulmuş hali olabiliyordu. Bu salt bir acı değildi. Bu, tarihin koca bir şehri, hem o kara günü hiçbir zaman affetmeme hem de asla unutmama imtihanına tabi tuttuğu ağır bir sınavdı.
Samsunspor bir manalar manzumesidir. Formasında misyonunu temsil ettiği arması, bir ülkenin onca yokluğa rağmen bütün varını ortaya koyarak kurtuluş meşalesini yakmasını temsil ederken, 20 Ocak ise kırmızı beyaza siyah rengin dolayısıyla bu ruha yeni ve daha büyük anlamın eklendiği o elim hadisenin yıl dönümüdür.
Bu tarih ve olay bizim en büyük değerimizdir. Sadece kazada yitenlere değil geride kalanlara da vefa borcumuzu hiçbir zaman ödeyemeyeceğimiz buz gibi bir hakikattir. Hakkını teslim etmek gerekir ki şehrimiz, yönetimlerimiz ve taraftarlarımız hangi şartta olursa olsun vefalı davrandı ve 20 Ocak'ı unutturmadı. Ve dahi borcumuz odur ki geride kalanlara sahip çıkmak 20 Ocak dışında da hatırlayabilmek bu vefayı göstermenin başka bir biçimidir. Bu görev Samsunspor yönetiminin asli bir vazifesidir.
Yüksel Yıldırım'ın büyük irade ve kararlılığıyla 19 Mayıs stadına dikilen anıt için kendisine ne kadar teşekkür etsek az. Bu çok büyük vefa örneğinden sonra benim yıllardır hayalini kurduğum, böylesine yüce ve bizi biz yapan değerimizi artık profesyonel bir ekiple beyaz perdeye yansıtma zamanı gelmedi mi? Bugüne kadar maddi zorluklarla kulübü ayakta tutmaya çalışan yönetimler yapamamış olabilir bunu. Fakat gerek anıt konusunda gerekse akademiye verdiği katkılarla kulübe maddi anlamda çağ atlatan Yüksel Yıldırım'ın vizyonuna çok yakışacak bir proje olduğunu düşünüyorum. Başka takımlar forma tanıtımlarını bile reklama döküp günlerce ulusal basında oynatırken bu camiaya böylesi bir adım sizce de gerekmez mi? Kapsayıcı ve etkili bir içerikle hazırlanmış film birkaç gün ulusal basında yayınlanırken bu matem ve yasımıza tüm sporseverleri katarak "UNUTMADIK UNUTMAYACAĞIZ"ı daha anlamlı hale getirebiliriz.
Onlar birer Samsunspor aşığıydı. Arma için canlarını verecek kadar âşıktılar bu şehre. O sebeple geride kalanlardan da gidebilecekken gitmeyenler oldu bu şehirden. Bu vesileyle kazada ve sair zamanlarda aramızdan ayrılan bütün şehitlerimize ve Emin Kar'a rahmet geride kalanlara sabırlar diliyorum. Yunus'un dizelerini birazcık değiştirerek futbol şehitlerimizi saygı ve rahmetle anarak yazımı bitirmek istiyorum.
"Âşık öldü diye sala verirler.
Ölen hayvan imiş Âşıklar ölmez."
Hoşça Bakın Zatınıza?