Bu sezon ilk defa bir maçı gol yemeden kapattık. Mağlubiyet serisine de son verdik. Peki beraberlik iyi midir derseniz, pek öyle görünmüyor. Teknik direktör değişikliği yapan diğer iki takım, İstanbulspor ve Pendikspor'un ilk galibiyetlerini almış olmaları bizim beraberlik opsiyonumuzu kaldırmıştı.
Antalya kampında birtakım şeylerin değiştiği belliydi. Özellikle takım savunmasında iyiydik. Markus Gisdol 4-4-2 ile oynatırken, bunun diğerlerinden en önemli farkı, iki forvetin birden oynamasıydı.
Bu arada Tait'in adını duymayan bir tek ben değildim sanırım. Bu, neredeyse hiç görünmeme durumu onun kötü oynamasından mıydı yoksa oyun planında Tait'in mevkiinin hiç yeri olamamasından mıydı, çözemedim.
Gisdol'un takıma bir mücadele ruhu verdiğini söyleyebilirim. Haftalardır biriken özgüven sorunu biraz aşılmış ki, bu alınacak birkaç galibiyetin dışında bitecek bir durum değil. Önde çok basan bir takım vardı sahada. Savunma anlamında bazı şeylerin oturduğu bir gerçek. Neticede Başakşehir FK çok ciddi bir rakipti. İyi savunma yaparken, bu sefer hücumdaki sorunların giderilemediğini gördük.
Genel anlamda Gisdol için olumlu şeyler düşündüysek de, iki konuda eleştirmem gerekiyor. Birincisi oyuncu değişikliklerinin geç kalması. Sanki maçı istemiyor gibi, beraberlik hedefi varmış gibi davrandı. Üstelik ilk değişiklik Zeki ile oldu, ilginçti. İkinci eleştirim ise Muhammet Ali'ye şans vermesi oldu. Bence bu tür maçlar onun maçları değil. Baskı altında, stres seviyesi yüksek bir maçta Muhammet Ali'nin bir şey yapma şansı yoktu. Onun, skoru aldığımız maçlarda ya da daha risksiz maçlarda oynaması gerekirdi. Nitekim, henüz on sekiz yaşındaki bu evladımız çok kötü oynadı. Stres seviyesi bu maçı kaldıramadı. Doğal olarak hepimiz aynı şeyi sorduk: Muhammet Ali'nin bu maçta ne işi var?
Altı numarada Tırpan yerine Bennasser'e forma verirken, Tırpan sağ bek oynadı. Tırpan'ın sağ bek oynaması bizim ne kadar kötü bir politikamız hatta bir transfer politikasızlığımız olduğunu gösteriyor. Çünkü Tırpan'ın sağ bek oynadığı işleyişte zaten geçen seneden bir Zeki vardı elimizde. Üstüne iki de yabancı aldık: Nanu ve Schindler? Yani üç tane sağ bek varken, o kadar yetersizler ki demek, Tırpan sağ bek oynadı.
Skordan bağımsız olarak hakem Murat Erdoğan'la ilgili birkaç şey de yazmam lazım. Bence hakem halı sahada bile futbol oynamıyordur. Çünkü futbolun oyun dilini hiç bilmiyor. Üç pozisyon vardı bununla ilgili. İlkinde Başakşehir'li Berkay'ın vücut dili, ayak içi kullanışı ve bakışı bunun doğrudan bir kaleciye pas olduğunu gösteriyordu. Ama hakem anlamadı bunu. İkinci pozisyonda ise gözünün önünde Marius'a yapılan faulü vermedi. O kadar açık bir faulü görmediği gibi bir de sarı kart verdi. Eğer ceza sahası önü değil de içi olsa kesinlikle VAR çağırırdı onu. Uzatma dakikalarında Başakşehir hücuma çıkarken Emre Kılınç bir omuz omuza yaparak koşu yolunun kesiştiği rakibinden topu aldı ama aleyhte faul çaldı.
Hülasa edersem, mutlu değiliz lakin umutluyuz. Kazanmamız lazımdı. Ancak klasik bir başlık atılırsa, Samsunspor ışık verdi diyebilirim. Takım toparlanmış diyemesem de toparlanma yolunda diyebilirim.