Aslına bakarsanız her iki ismin de çok karizmatik olduğunu söylemek lazım. Ama bu iki isim üzerinden yola çıkarak, Samsun’daki bazı yer isimlerine de atıfta bulunmak ve bugün kentin, hatta Karadeniz’in en güzel ilçesi olan Atakum’u konuşmak istiyoruz.
1994 yılında Atakum adını alıp da büyükşehire bağlı bir belediye haline gelmeden evvel oraya farklı isimler verilirdi. Mesela bugünkü Karayolları ve Teknik Lise’nin olduğu yerler Matasyon’du. Adı halen meskenleri ve tramvay durağı nedeniyle duran kısım ise Türk-İş. İlerledikçe TV İstasyonu Sapağı, İncesu, Çakırlar olarak devam eder, Polis Okulu ve Taflan’la son bulurdu. Bahsedilen yerler şimdiki gibi yekpare şehirleşmemişti ve arada bir sürü boş alan vardı. Bu nedenle Polis Okuluna gitmek sanki çok yol gitmek anlamına gelirdi. Hatta bırakın orayı, Türk-İş’e gitmek bile dünyanın yoluydu!
Tarihi süreçte bu arazilerin şehrin içinde kalmadıkları çok açık. Tarihi Samsun Mert Irmağı ile Kürtün Çayı arasındaki sahile yakın kısımlarda kalıyor. Uzun süre bu şekilde kalmış. İlyasköy’ün boş arsalar olduğunu, Kadıköy’ün sayfiye alanı olduğunu, Kıranköy’ün askeri talimlerin yapıldığı bir köy alanı olduğunu, bugünkü Canik ilçesinde tepelerdeki birkaç köy dışında hiçbir yerleşimin olmadığını söylemek lazım. Hepsi Cumhuriyet döneminde yerleşime açılmış, gelen göçlerle oluşmuştur.
Atakum dediğimiz yerde ise tepelerdeki birkaç köy dışında sahilde o zamanın varlıklı bir Ermeni ailesi olan Motasyan’ların çiftlikleri varmış. O topraklarda genellikle tütün olmak üzere ürün yetiştirirlermiş. Dolayısıyla bugün Atakum’un girişi diyebileceğimiz o muhitin adı Motasyan olarak söylenirmiş. Ancak sonrasında bu aile muhtemelen tehcirden önce oradan ayrılıyor ve Mısır’a yerleşiyor. Hatta orada Mısır hükümetleri için “Samsun sigarası” adıyla özel sigaralar üretiyor. Kendileri gidiyor ama isimleri kalıyor yadigâr ve Motasyan, oluyor Matasyon.
Bu aile arazisinden doğan benzer bir hikâye de şehrin doğusunda var aslında: Kerimbey. Bugün bir mahalle adı olan muhit, ismini mübadele ile oraya yerleşen Kerim Çörtük’ten alıyor. Kerim Bey’in çiftliği zaman içerisinde Kerimbey oluyor ve Samsun ile Tekkeköy arasında bir yerleşim yerine dönüşüyor. Hatta bizim meşhur Çiftlik’in gayri resmi adı da Kefeli Sami Bey’in çiftliğinden geliyor olması lazım.
1970’lere kadar Atakum’da sadece köy yerleşmeleri var. Balaç, Kolpınar, Alanlı gibi. Bu arada Alanlı ve Alanlı Deresinin de eski adları Alanos ve Alanos Deresi. Tıpkı civardaki pek çok eski Rum köyü gibi, mübadele ile Rumlar gidince bu sefer gelen Türk nüfus bu yerlerde iskân ediliyorlar. Sonuçta, adı üstünde; mübadele bu, yani değiş-tokuş.
1980’li yıllarda Meydan’dan yola çıkan bir araç Türk-İş’e giderken Baruthane’nin altından geçtiğinde Eğitim Fakültesine kadar denizi görebilirdiniz. O manzara size şehirler arası bir yolculuk yapıyor hissi verirdi. Sonrasında karşınıza o meşhur köprü çıkardı. Halen daha var. O köprü sizin Karadeniz’e geldiğinizin yahut oradan ayrılacağınızın işareti olurdu çünkü Ankara-İstanbul ya da nereye gideceksiniz o yolun ayırımı idi orası. Devam ettiğiniz zaman ise karşınıza karakol, cami, okul üçlemesinin de olduğu ilk yerleşim yeri çıkardı. Altındaki fırın ve bakkallar özellikle yazın iyi iş yaparlardı. OMÜ Sapağına doğru giderken Atakent’e kadar çok sayıda yazlık ev yan yana sıralanırdı. Bugün onlardan az sayıda kaldı çünkü hemen hepsi müteahhitler eliyle yüksek binalara çevrildi. Halbuki onlar, yol tarafında bahçeleri olan, birkaç katlı, arka tarafı sahile çıkan evlerdi. Kurupelit civarına körfez de denirdi, Onun ilerisi ise elbette üniversiteydi ve doksanlı yıllarda bile aradaki boşluklardan dolayı o üniversite yolu git, git bitmezdi.
Türk-İş ise adını Türk-İş Bloklarından alırdı. Elbette bu bloklar tek kalmamış, zaman içinde etraflarında başka yapılaşmalar da olmuştu. Bugünkü Alparslan Bulvarı'ndan söz ediyoruz. Uzun yıllar Atakum bomboş arsaların olduğu bir yer olarak kalacaktı. Sonrasında ise maalesef en iyi yaptığımız, en kötü şeylerden birini yapıp onu betonlaştıracaktık!
1994 yılı Atakum adının bulunduğu yıldı. Samsun, Karadeniz’in tek büyükşehiri olmuş ve merkezi dört ilçeye ayrılmıştı. İşte onlardan birisi de Atakum’du. Bugün yepyeni bir şehre dönüşmüş olan Atakum, sahilde olmasının getirdiği doğal bir güzelliğe ve avantaja sahip. Ancak çeyrek asrı bulan ve farklı siyasi görüşler tarafından yönetilen Atakum, maalesef betonlaşmaktan kurtulamadı. Var olan yeşilini öldürdük. Planlı bir şehir olması, engebesiz olması, nispeten sosyo-ekonomik olarak iyi seviyede olması, sahilde bulunması gibi önemli artıları var. Üstelik çok güzel, çok iyi düşünülmüş ve dizayn edilmiş bir sahil yolu var. Ancak yeşili yok. Yine de yaşanılacak bir yer olduğu ve Samsun’un en güzel manzaralarından bazılarına sahip olduğu tartışılmaz.