Sadece ülkemiz değil dünyanın neredeyse tamamı büyük bir tehlikeye karşı evlere kapanmış durumda. Karantina günleri devam ediyor. Şehirlerin birbirinden farkı kalmadı. Çünkü herkesin şehri, evi oldu. Bu nedenle dışarı çıkamadıktan sonra İstanbul’da yaşamakla Bayburt’ta yaşamak arasında bir fark kalmadı.
Elbette bu süreç Samsun’da da kendisini hissettiriyor. Şehre giriş çıkışlar yasaklanmış durumda. Atakum sahillerinden Meydan’a, Çiftlik’ten Saathane’ye kadar hemen her yer boş. Camiler, AVM’ler kapalı, düğünler yasak, kahvede toplanmak bile yasak.
Ancak Samsunlular bu zor günleri mizahi bir dille işlemekten geri kalmıyorlar. Sosyal medyada yayınlanan bazı videolar, fotoğraflar ve yazılar bunu ortaya koyuyor. Mesela onlardan birinde bir Samsunlu aile babası Pazar günü evde kapalı kıymalı pide yapıyordu. Hoş bir görüntüydü.
Elbette bu tuhaf günler hepimizin normal hayatının temelden sarstı. Pek çok alışkanlığımızı elimizden aldı. Bir bakıma geçmişte bize sıradan ve olağan gelen pek çok şeyin esasında ne büyük bir nimet olduğunu anlamış olduk. Futbolun bile olmadığı, dışarıda bir bardak çay içmenin bile memnu edildiği bir hayat var artık. Elbette bir an evvel geçmesini diliyoruz ve ortalama bir Samsunlunun karantina günlerinde en fazla özleyeceği özel şeyleri sıralamak istedik.
1- Samsunspor: Ya arkadaş, ne güzel vura kıra, önümüze geleni devirerek koşar adım şampiyonluğa gidiyorduk. Son 12 maçını art ara kazanmış, en yakın rakibine tam 10 puan atmış bir takımımız vardı. Şampiyonluk için gün sayıyorduk. Meydanda toplanıp, Çiftlik’i inletecektik. Şampiyonluğumuzu engelleyecek bir rakip yoktu ki, şu mikrop çıktı karşımıza. Hoş, yine engelleyemez sayıyoruz, en fazla erteledi. Ama karantina günleri bize futbolsuz hatta daha ötesi Samsunspor’suz bir hayatın ne kadar boş, ne kadar sıkıcı olduğunu hatırlatmış oldu. Öyle ya, Samsunspor yoksa o kadar çok şey eksik kalıyor ki! Bu nedenle ortalama bir Samsunlu evde sarıp sarıp eski maç videolarını seyrediyor. Stada gidip maç seyretmek, şimdilik anılarda kalan muhteşem bir duygu!
2- Pazar Pidesi: Hadi ilk pazar günü pek anlayamadık diyelim. Ama her geçen hafta sonu içimize evlat acısı gibi oturmaya başlamadı mı? Samsunlu bir babayı pazar sabahı erkenden kaldırabilecek yegane şey pide için fırına gitmek olurdu eskiden. Ya da ailece bir mekana gidilip pazar pideleri yenirdi. Ah… Ah… Nerede o eski pazarlar? Şimdi yine kahvaltı yapılıyor tabii lakin “Neyleyim sarayı neyleyim köşkü, içinde yenilen pide olmayınca?” Duyduk ki, sırf pideyi hatırlatıyor diye eşlerine kıymalı börek yaptırıp, kokusunu içlerine çeken deliler varmış! Olur mu, olur. Neden olmasın? Haksız mı yani?
3- Çiftlik’te Volta Atmak: Vakti ve arkadaşı bol, parası az bir Samsunlu için şehrin en güzel yanlarından birisi de Çiftlik’te volta atmaktı. Orada birkaç tur attıktan sonra caddedeki çay ocaklarından birine ya da Site Camii altındaki çay bahçelerinden birine oturup, gelen gidenle yine iki lafın belini kırmak meğer ne kadar önemli bir şeymiş? Hatta her caddesinde mutlaka rastlayabileceğiniz bir simitçiden, Samsun simidi alabilirdik. Ah… Ahhh…
4- Atakum Sahili Yapmak: Atakum’da yaşıyorsanız yürüyerek, merkezdeyseniz araçla ya da tramvayla yapılabilecek en güzel şeylerden biri de buydu. Deniz kenarındaki, o güzelim alanlarda yürümek, oradaki mekanlardan birinde yemek yemek, bir şeyler içmek. Samsunlular için yine sıradan ama bir o kadar özel bir durumdu bu. Artık o da yok.
5- İlçelere Gitmek: Bafra’ya pideye, Çakallı’ya menemene, Ladik’e kayağa, Kavak’a kaz tiridine, Havza’ya hamama gidilirdi. Şimdi hepsi birer hayale döndü. Oysa ortalama bir Samsunlu için bunlar hayatın olağan akışında olan şeylerdi.
Bu listeyi uzatmak elbette mümkün. Ancak biz şimdilik burada keselim ve bir zamanlar bizim için vazgeçilmez olan Samsunlulara, Samsun’a özgü bu şeylere tekrar kavuşmayı dileyerek yazıyı bitirelim.
Şampiyon olmamız engellenemez! Yanında Pazar pidesi yememiz de tabii…