Bugün, yaşı asgari kırkı bulmuş olan Samsunluların hatırladıkları dönemlerden birisi de 1980’li yıllardır. Aslında seksenlerin Samsun’u, o zamanın Türkiye’sinden çok da farklı değildi. Ancak şehrin kendine has pek çok özelliği mevcuttu.
1980’lere girildiğinde Samsun da, tıpkı Türkiye gibi siyasi gerilimin ve kamplaşmanın içindeydi. Bir yandan hayat akıp gidiyor ama bir yandan da memleketin çocukları sağ ve sol olarak iki keskin kampa ayrılıyorlardı. Eylül 1980’e gelindiğinde gerçekleşen askeri darbe ile birlikte sokaklardaki kaos diniyor ama bu sefer ülkede sıkı yönetim ilan edilip, pek çok hak ihlal ediliyordu.
1980’lerin Samsun’u denince akla gelen ilk şeylerden birisi Uluslararası Samsun Fuarı idi. Temmuz ayında kapılarını açan Fuar, ülke çapında bir marka olduğu gibi sadece Samsunlulara değil, Orta ve Doğu Karadenizlilere de hitap eden bir etkinlikti. Tekstilden otomotive kadar pek çok ünlü marka burada stantlar açar, ürünlerini satar ve tanıtırdı. Yaz akşamları ana baba gününe dönen Fuar alanında Lunapark başlı başına bir cazibe alanı olurdu. Fotoğrafçılar, sirkler, akrobatlar, illüzyonistler…
Samsunluların yıl boyunca televizyonda, sinemada gördükleri, gazetelerde okuyup, radyoda dinledikleri meşhur sanatçılar, şarkıcılar, tiyatrocular, oyuncular fuara gelirdi. Konserler verilir, tiyatro oyunları oynanırdı. Medya ve iletişimin kıt kanaat olduğu bir zamanda, bu gibi etkinlikler toplumsal hafızada unutulmaz izler bırakırdı. Nitekim 80’lerin bitimiyle birlikte o meşhur Samsun Fuarı da tarihe karışacaktı.
Seksenler demek sadece Samsun’da değil, Türkiye’de bile biraz da Samsunspor demekti. Rahmetli Hasbi Menteşoğlu’nun başkanlığını yaptığı Samsunspor, özellikle 85-89 yılları arasında Türk futboluna damgasını vurmuştu. Bu süreçte, önce İkinci Lig şampiyonluğu yaşayan takımımız, ardından Süper Lig’i iki kere 3, bir kere de 4. sırada tamamlamış. Bu süreçte iki gol krallığı çıkarmış, Milli Takımlara çok sayıda oyuncu vermiş, Balkan Kupası’na katılmış ve birer Türkiye Kupası ve Başbakanlık Kupası finali oynamıştır. Fatih, Jovanovski, Zafer, Muzaffer, Yaşar, Emin, Rıfat, Savaş, Orhan, Tanju, Erol’lu efsane 11 hafızalara işlenirken, rüya gibi bir dönem yaşamıştır. Ancak o güzel rüya bir anda kabusa dönüşmüş ve 20 Ocak 1989 günü, Malatya deplasmanı için yola çıkan takım otobüsü Havza ilçesinde geçirdiği bir trafik kazasıyla yerle yeksan olurken, geride Muzaffer, Mete, Tomiç, Nuri Asan, Asım Özkan gibi futbol şehitleri ile çok sayıda yaralı oyuncu bırakmıştı. Bir şehrin ağladığı bir kötü final olmuştu. Ancak şu bir gerçek ki, o yılların Samsunspor’u şehrin gözbebeğiydi. İnsanlar o takımı seyretmek için deplasman yollarına düşer, iç sahada ise sabah ezanıyla bilet kuyruğuna girerdi. Bu arada yıkılan 19 Mayıs Stadımız o yıllarda nispeten yeni ama çok modern ve beğenilen bir stattı.
1980’lerin yazlarına özel etkinlikler olurdu. Mesela denize ya da pikniğe gidilirdi. Belediye Evleri’nde bile denize girilebilirdi ama Samsunlu aileler bilhassa Pazar günleri, şehrin batısına giderlerdi. İncesu civarı çok revaçtaydı. Çakırlar Korusu ise bir efsaneydi adeta. Temiz, yemyeşil, masaların olduğu, girişte cüzi bir miktar ücret ödenen, tuvalet ve muslukların olduğu bir piknik alanı, gerçekten çok özeldi o yıllarda. Eğitim Fakültesi’nden Polis Okulu’na kadar olan güzergâh o kadar boştu ki, bugün iki adım ötemizdeymiş gibi duran Çakırlar’a gitmek için sanki upuzun bir seyahat yapmışsınız gibi hissederdiniz. Ve tabii Atakum’un bir bölümüne Matasyon deniliyordu…
Şehrin çarşısı 56’lardan başlar, Çiftlik ile devam eder ve Mecidiye ile taçlanırdı. En güzel mağazalar oralarda olurdu; ulusal markalar oralardan temin edilirdi. Saathane civarında işçi pazarı olduğu gibi balıkçılar da vardı. Bugün bir AVM olan TEKEL Fabrikası ise şehrin ortasında hem bir anıt gibi durur hem de koca bir iş sahası görevi görürdü. TEKEL’in önünde türlü dilenciler sıralanır, makine gürültüleri arasında kocaman ama tellerle örülmüş camlardan içeri bakılır, dışarı ise tütün kokusu gelirdi. Samsun ve Bafra sigaraları şiirlerde, şarkılarda, romanlarda geçecek kadar ünlü, fakir sigarası olacak kadar ucuzdu!
Otobüsler, Cumhuriyet Meydanı’ndan kalkardı. Bugün halen var olan Yunuslu Havuzlardan dönüş yapan otobüsler meydana girerlerdi ve genellikle Bankalar Caddesinden çıkış yaparlardı.
Kolej diye adlandırılan Samsun Anadolu Lisesi, yatılı öğrencileriyle birlikte ortaokul ve lise bölümlerine sahipti. Sadece Samsun’un değil, Karadeniz Bölgesi’nin en nitelikli lisesiydi. Burada İngilizce öğrenilir, nitelikli mezunlara sahip olunurdu. OMÜ ise 1975’te başladığı macerasının başlarında sayılırdı.
Şehrin sinemaları da vardı tabii. Onlardan birisi ömrü 90’ların başına ancak yetişebilen Zafer Sinemasıydı. Site Camii’nin karşısındaydı bu sinema. Ülkenin en büyük süpermarket zinciri olan GİMA da oralardaydı. Televizyonda reklamını gördüğümüz pek çok ürün GİMA’dan alınabilirdi ve tabii ki oradan bir şeyler almak bir prestij unsuruydu.
Diğer sinema ise, çok uzun yıllar ayakta kalan ve birkaç yıl önce yıkılan Konak Sineması idi. Konak Sinemasının da olduğu pasajın giriş merdivenler kim bilir kaç tane aşığın buluşma yeri olmuştu? O yıllarda Konak, tek salonun olduğu ama o salonun balkon ve localarının da olduğu devasa bir sinemaydı…
O zamanlar, ismiyle müsemma olarak modern bir Pazar olan Modern Pazar da unutulmaması gereken yerlerden birisi olsa gerek. Tıpkı Esentepe’deki yükseklerde bulunan eski Havaalanımız gibi…
Eski otogar da şehrin önemli mekânlarından biriydi. Çünkü orada sayısız ayrılık ve kavuşma yaşandı. Yakın zamanda yıkılan ve yenisi yapılan üst geçit mesela… Eğer otobüs Doğu Karadeniz tarafından geliyorsa, o üst geçitte beklenir, alttan geçen otobüs, Kılıçdede kavşağından U dönüşü yapana kadar alana geri gidilirdi. Eğer giden otobüs, Ankara, İstanbul istikametine ise bu sefer garajlarda vedalaşılır ancak Belediye Evleri tarafından U dönüşü yapıp, tekrar buraya gelecek otobüs için bir de yolun karşısına geçilip, oradan el sallanırdı.
Seksenli yıllarda Samsun denince akla gelebilecek daha pek çok şey var elbette. Ancak şimdilik bu kadar diyelim…