Fevzi Gül

Sendikalar, Siyasetin Arka Bahçeleri Olmamalıdır!

Fevzi Gül

Değerli Okurlar, Kıymetli Kamu Çalışanları öncelikli olarak konumuza girmeden önce bir hususu aydınlatmak istiyorum. Bilindiği üzere 2026-2027 yıllarını kapsayan Toplu Sözleşme görüşmeleri 1 Ağustos 2025 tarihinde başlayacak olup, bu süreç biz çalışanları için çok ama çok önemli bir görüşme olacaktır. Çünkü bu zaman dilimi içerisinde işveren yani hükümet ile çalışanların temsilcileri sendikaların, memurların iki yıllık ücret artışları ve diğer özlük hakları konularının masaya yatırılacağı ve görüşüleceği geniş kapsamlı toplu görüşme için bir araya gelecekleri çok önemli bir buluşmadır.

Sendikalar, Toplu Görüşme Masasına oturmadan önce çalışanların kurum bazındaki genel sorunlarının tespit ve analizini iyi bir şekilde oluşturmalı, belli bir planlama yaparak çözüm yollarını ve sonuca nasıl ulaşılacağını görüşme öncesinde belirlemeleri gerekmektedir. Toplu Görüşme Masasına oturan sendikalar olarak, işverene; "sorunlarımız bu, bunları çözün" demek yeterli değildir. Sorunların çözümü için öneriler sunmak ve bunun için katkıda bulunmak sendikaların işini daha da kolaylaştıracaktır. Sendikalar, kamu kurumlarının içini, iş ve işleyişlerini işverenden daha iyi bilmektedir. Çünkü sendika temsilcileri aynı zamanda birer kamu çalışanı olmaları sebebi ile kurumların içerisindeki sorunlara daha fazla hâkim durumundadırlar. Memurların çok acil çözüm bekleyen sorunlarının başında, 3600 ek gösterge meselesi, yol ve yemek yardımlarının nakdi olarak ödenmesi, memur ve sözleşmeli personele yılda en az üç defa olmak üzere birer maaş tutarında ikramiye verilmesi, kira ve kreş yardımı yapılması, giyim yardımlarının günümüz şartlarına göre yeniden revize edilerek düzenlenmesi, vergi dilimlerinin sabitlenmesi gerekmektedir. Memur emeklilik maaş hesaplama oranlarının tıpkı eskiden olduğu gibi %85 oranına yeniden çıkarılması şart olmuştur. Diğer taraftan seyyanen olarak verilen zam taban aylıklara yansıtılmalı, enflasyon farklarının aylık olarak ödenmesi, sözleşmelilerin tayin durumları, Mühendislik Meslek Kanunu çıkarılmalı, Teknik Hizmetler Sınıfının mali hakları yeniden düzenlenmelidir. Yıllık izinlerde Pazar günlerinin izin günlerinden düşürülmesi, görevde yükselme sınavlarının düzenli bir şekilde mülakatsız olarak iki yılda bir yapılması ve yıllardır çözülemeyen Yardımcı Hizmetler Sınıfı Personelinin genel idari hizmetler sınıfına geçirilmesi en önemli acil çözüm bekleyen sorunların başında gelmektedir. Son olarak tüm memurları ilgilendiren diğer bir husus ise;  Maaş artış hesabında, her yıl Ocak ayında ülkenin ekonomik büyümesi kadar refah payı eklenmesi gerekir. Tabi bu sorunların yanında sendikaların iş kollarına bağlı her kurumun kendi içerisinde de çözüm bekleyen sorunları da bulunmaktadır. Bunları burada tek, tek anlatmaya kalksam günler, haftalar hatta aylar bu sorunları anlatmaya yetmeyecektir. Çünkü bazı yetkili sendikalar yüzünden yeni haklar almak yerine, daha önce aldığımız haklarımız geriye, geriye götürülmüştür. Yanlış anlaşılmamak adına buradan özellikle şunu belirtmek istiyorum; işçilerin aldıkları birçok hak, onların analarının ak sütü gibi kendilerine helaldir. Bizim işçi kardeşlerimizin almakta oldukları bir takım haklarına göz dikmiş falan da değiliz. Kimsenin aldığında da gözümün yok, yalnızca bizlerde tıpkı işçi arkadaşlarımız gibi hakkımız olanları istiyoruz. Hani Ahmet Şafak Memleket şarkısında şöyle diyor ya; "uzun çöpte hakkımız vardır da, gözümüz yoktur. Kiminin dilindedir memleket, kiminin bir çek karnesi gibi elinde. Onlar istikbal kaygısında, bizler insan saygısındayız".  Dolayısı ile kimsenin aldığında gözümüz yoktur. Biz yalnızca hakkımız olanları istiyoruz.

Bazı sarı yetkili sendikalar memurların sorunlarını unutmuş, koltuk ve istikbal kaygısına düşmüşlerdir. Üyelerine makam, mevki sağlayabilmek için siyasetçilerin çanaklarını yalamaktadırlar. Sendikaların kurulma ya da oluşma sebebi, siyasetin gençlik kolları, kadın kolları ya da arka bahçesi olmak değildir. Sendikaların oluşma ya da kurulma sebebi, kamu çalışanlarının özlük ve sosyal haklarını korumak, güzelleştirmek ve geliştirmektir. Burada amaç kamu çalışanları ise; sendikaların, şeffaf, hesap verebilir, adil, eşitlikçi, bağımsız ve özgürlükçü bir yapıya sahip olmaları gerekir. Siyasetten uzak ama kamu çalışanlarının hakları söz konusu olduğunda da işbirliği içerisinde bağımsız bir şekilde durarak mücadele vermeleri gerekmektedir. Fakat görüyoruz ki, bazı yetkili sarı sendikaların siyasetin arka bahçesi haline geldiği, siyasetçilerin oyuncağı ve uşağı olduklarını üzülerek izlemekteyiz. Liyakatin, hakikatin, adaletin olmadığı, basiretsiz, beceriksiz idarecilerin ve yalakaların el üstünde tutulduğu, yine bu kişilerin, başarılı liyakatli insanların önünde durduğu adaletsiz bir sistem çarkı çevresinde dönüp, durduklarını hep beraber görmekteyiz. Sendikacılığı siyasete peşkeş çekerek rant elde edenler şunu unutmasın! A Partisi ya da B Partisi, hiç fark etmez? Yapılan Toplu Sözleşmelerde memur ve emeklilerini masada bırakıp, açlık sınırı ile yoksulluk sınırı arasına hapseden ve tek derdi aidat olan yetkili sendikalar, memurun alın teri ile siyasi partilerin arka bahçelerini sulamaya çalışanlar,  maaşı ile geçim derdine düşmüş, üç çocuğunu okutmaya çalışan, evinin kirasını ödemekte zorlanan, mutfak masrafını karşılayamayan dar gelirli kamu çalışanlarının, kendilerini masada satan sendikaları asla ama asla unutmayacaklarını bilmelerini isterim. Bu dünyanın öteki tarafı da var, bu dünyada olmasa da diğer tarafta hesap vereceğinizi asla aklınızdan çıkarmayınız. Aslında bu konu ile ilgili olarak Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Sayın Prof.Dr.Hayri Kırbaşoğlu konuyu o kadar güzel özetlemiş ki, bu sözün üzerine yazımı daha fazla uzatarak sizleri sıkmak istemiyorum. Sayın Prof.Dr.Hayri Kırbaşoğlu, Malum Sen'in başkanına diyor ki; "Hükümet adına konuşmayla sendikacılık olmaz. Sendika demek, muhaliflik demektir. Ben de İslami Camianın içerisindeyim. İktidarın İslami eğilimleri olmasına rağmen bir yanlışını gördüğüm zaman muhalefet etmek ve karşı çıkmak benim görevimdir. İktidarı destekleyebilirsiniz, hatta iktidarı destekleme derneği kurabilirsiniz ama iktidarı destekleyerek sendikacılık yapılamaz". Sayın hocama buradan tüm kamu çalışanları adına bir kez daha teşekkür ediyorum. Her şeyi o kadar güzel özetlemiş ki, bunun üzerine daha yazılacak ve çizilecek bir şey bırakmamış? Yine Sayın Cumhur Başkanımız da bir konuşmasında şöyle söylüyor; "herkes kendi işine baksın". Evet, Sayın Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi, herkes işine bakmalı! Siyasetçi siyasetini, sendikacılar da sendikacılık oynamayı bırakarak, sendikacılığını yapmalıdırlar? Kamu çalışanlarının Toplu Görüşme Masasına oturacak olan sendikalardan beklentileri büyük. Memur, enflasyon altında ezilmekten bıktı, geçinmekte zorlanıyor değil, geçinemiyor... Memur kredi kartları ve kredi borçları içerisinde cebelleşiyor. Emekli ve memur artık adalet istiyor, insan onuruna yaraşır bir ücret bekliyor. Her ekonomik krizde "vurun abalıya" der misali kemer sıkan kendileri olmak istemiyor. Bayramda çocuğuna üst, baş, bayram şekeri alıp, harçlık vererek onları sevindirmek istiyor. Memur ve Emekli çok şey istemiyor aslında. Memur ve Emekli aslında insanca yaşamak, hayatını daim ettirmek istiyor?

Divan Şairimiz Fuzuli'nin dediği gibi "Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil" diyor ya; bizlerde susmayacağız, bizler doğruları ve gerçekleri söylemeye devam edeceğiz. Umudumuzu yitirmedik, yitirmekte istemiyoruz. Mücadelemiz haklarımız alınana kadar devam edecektir.

Bu duygu ve düşüncelerle şimdiden 1 Ağustos 2025 tarihinde başlayacak olan ve 2026-2027 yıllarını kapsayan Toplu Görüşmelerinin tüm kamu çalışanlarımız için hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum. Tüm memur arkadaşlarımızı, Devlet Memurları Konfederasyonu ve Devlet Memurları Sendikası çatısı altında birlik olmaya, genel yetkiyi alarak gerçek hak ve hukuk mücadelesi yapmaya davet ediyoruz. Biliyoruz ki, birlik olur ve birlikte mücadele edersek, birlikte başarır, birlikte kazanırız.

Kalın sağlıcakla.