Fevzi Gül

Mobbing

Fevzi Gül

Değerli okurlar; son zamanlarda sıkça karşılaştığımız, özellikle de çalışma alanları içerisinde insanlara büyük rahatsızlık verecek şekilde artan, insanların iş hayatını, sosyal çevresini ve hatta aile içi huzurunu etkileyecek şekilde yüksek boyutlara ulaşan Mobbing zulmünü ele alacağız. Dilerseniz yazımıza geçmeden önce mobbing'i kısaca tanımlayalım.

Mobbing nedir? Mobbing'in kelime anlamı; psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı vermektir. Tüm kültürlerde ve ülkelerde, yaş, cinsiyet, kıdem, hiyerarşik konum ayrımı olmadan çalışanların karşılaşması muhtemel bir işyeri sorunu olan işyerlerinde psikolojik taciz (mobbing), iş ahlakına aykırı, sistematik yürütülen bir işyeri sorunudur. Bizim ülkemizde de liyakatsiz, yeteneksiz ve beceriksiz amir atamalarının etkisi ile Mobbing, yani zorbalığın da kurum kültürü haline geldiğini maalesef üzülerek görmekteyiz.

Kamu kurumlarında,  özel sektörde çalışma ilişkilerini ve mağdurun sağlığını olumsuz yönde etkileyen, işyerinin ve çalışanların verimini düşüren "psikolojik taciz"; tek bir nedenle açıklanamayacak kadar kapsamlı ve karmaşık bir süreçtir. İşyerlerinde özellikle son zamanlarda çok fazla artan psikolojik taciz, kişilik özellikleri, mağdurun iş konumu, örgütsel, sosyal ve ekonomik koşulların etkileşimi sonucu ortaya çıkan ve tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de sıkça kamuoyu gündemine gelen bir işyeri sorunudur. Bu sorunların çözümü için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı öncülüğünde başlatılan çalışmalar neticesinde "Psikolojk Taciz (Mobbing)" olaylarını engellemek için 2011 yılında "İşyerlerinde Psikolojik Tacizin (Mobbing) Önlenmesi" konulu 2011/2 sayılı Başbakanlık Genelgesi yayınlanmış ve Söz konusu Genelgenin 5.maddesi gereğince; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesinde, sivil toplum kuruluşları ve ilgili tarafların katılımıyla "Psikolojik Tacizle Mücadele Kurulu" oluşturulmuştur. Kurul, çalışanların uğradığı psikolojik taciz olaylarını izlemek, değerlendirmek ve önleyici politikalar üretmekle görevlendirilmiştir. Ancak yapılan bu çalışmalar yetersiz ve eksik olduğundan olsa gerek, maalesef ki sonuç vermemiş,

Mobbing olayları giderek daha fazla artmış, önleyici politikalar yetersiz kalmıştır. Mobbing uygulayanlar hakkında idari olarak ağırlaştırılmış cezai müeyyideler ve kaideler belirlenmediği ve uygulamaya konulmadığı sürece bu sorunların üstesinden gelmek mümkün değildir. Neden idari yaptırımlar diyorum? Çünkü Türk Ceza Kanununda zaten Mobbing uygulayanlarla ilgili cezai müeyyideler mevcuttur. Örneğin;Eziyet suçu (TCK m. 96): Mobbing, sistematik olarak uygulanan ve mağdurun ruh sağlığını bozacak nitelikteyse, eziyet suçunu oluşturur. Eziyet suçunun cezası iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıdır.Hakaret suçu (TCK m. 125): Mobbing kapsamındaki davranışlar, mağdurun onuruna ve şerefine yönelik hakaret niteliği taşıyorsa, hakaret suçunu oluşturur. Hakaret suçu'nun cezası üç aydan iki yıla kadar hapis cezasıdır.İntihara yönlendirme suçu (TCK m. 84): Mobbing, mağdurun intihar etmesine neden olacak nitelikteyse, intihara yönlendirme suçunu oluşturur. İntihara yönlendirme suçunun cezası iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıdır.

Yukarıda da belirttiğim gibi Türk Ceza Kanunda zaten Mobbing uygulamasına maruz kalan kişilere hangi cezaların verilebileceği kanunlarda açıkça belirtilmiştir. Ancak bir devlet kurumunda mobbing uygulayan bir devlet memuru idarecinin yargılanabilmesi için Yetkili Organın onayı olması gerekmektedir. Memurlar veya diğer kamu görevlilerinin yargılanması için soruşturma izni; memurun ve diğer kamu görevlisinin "görevi sebebiyle" işlediği bir suç hakkında sayın savcılık tarafından soruşturma veya mahkeme tarafından kovuşturma yapılabilmesi için yetkili organın 4483 sayılı kanuna göre verdiği idari nitelikte bir karar vardır.

Peki, buradan genel olarak bu kararları verenlere şunu sormak isterim; mağduriyet yaşayan kişiler tarafından o kadar delil ve belge ortaya konularak sayın savcılığa yapılan suç duyurusu üzerine, sayın savcının da şikâyet dilekçesini araştırması ve ortada suç unsuru olduğunu belirterek soruşturma izni istemesine rağmen soruşturma izni verilmemesi, keyfi olarak ahbap, çavuş ilişkilerine dayandırılarak o kişileri korumak için verilmiş bir karar mıdır, yoksa gerçekten asılsız ve mesnetsiz olarak yapıldığına kanat getirildiğinden verilmiş bir karar mıdır? Burada bir çelişki olduğunu düşünüyorum. O zaman bu kararı verenlerden hangisinin kararı yanlış? Ortada yanlış bir karar var ise, o zaman yanlış kararı veren o yetkili makam hakkında adli işlem yapılmalıdır.

Koskoca Devletin Sayın Savcısı ortada suç unsuru görmüş ve soruşturma izni istemiş. "SORUŞTURMA İZNİ VERİLMEMİŞTİR" kararı hangi gerekçe ve sebeplerle verilmiştir? Bunların sayın savcılığa gerekçeli bir açıklaması olmalı ve açıklamalardan sonra buna tekrar sayın savcıların karar vermesi gerekir diye düşünüyorum. "Kardeşim, soruşturma izni verilmemişse, git idari mahkemesine itiraz et" dediğinizi duyar gibi oldum. Tamam doğru! Hadi diyelim mağduriyet yaşayan ve şikâyet dilekçesi verenin itiraz hakkı var ve gitti itiraz etti. Ve bunun üzerine de itirazı kabul edildi diyelim. Şimdi soruyorum sizlere; peki, "Soruşturma izni verilmemiştir" kararını verenler hakkında hangi işlem yapılacak. "Onunda yolu var, gider kararı verenler hakkında göre kötüye kullanmaktan dava aç" der gibi söylendiğinizi sanki duyar gibi oldum. Oldu. Memur işini gücünü bırakacak, ailesini çoluk-çocuğunu terk edecek ve mahkemelerle uğraşıp duracak öyle mi? Ya kaybettiği yılları, psikolojisi? Bunların hesabını kim verecek, kim? Yaşanılan sorumsuzluğun, ya da görevi kötüye kullanmanın bedelini neden mağduriyet yaşayan memur ödesin. Herkes yaptığının bedelini ödemeli! Her kim kasıtlı ve bilinçli olarak, birilerini korumak için görevini kötüye kullanarak karar veriyorsa, bunun bedelini de en ağır bir biçimde ödemelidir.

Bakıyoruz çevremize örneğin bir idareci hakkında sayın savcılığa defaatle suç duyurusunda bulunulmuş ama ne hikmetse, sütte leke var, hakkında suç duyurusunda bulunulanlarda leke yok dercesine yine her seferinde o sihirli sözcük; "SORUŞTURMA İZNİ VERİLMEMİŞTİR" deniyor. Ya madem birileri hakkında sürekli şikâyetler yapılıyor, bırakın, verin soruşturma iznini, gitsin mahkeme yargılansın ve ak koyun, kara koyun çıksın ortaya? Neden bu kişiler sürekli korunuyor, arkalarında kimler var, bu gücü nerden alıyorlar? Bunların araştırılması gerekmektedir. Neyse yine "amma uzun yazmışsın be kardeşim, oku, oku bitmiyor" der gibi söylendiğinizi işitmeye başladım. Sizi de anlıyorum ama yazımın da başında belirttiğim gibi Mobbing tek bir cümle yada bir takım nedenle açıklanamayacak kadar kapsamlı ve karmaşık bir süreçtir.

Kamuda Şiddet ve Mobbing, çalışanların iş verimliliğini düşüren, ruhsal ve fiziksel sağlıklarını olumsuz etkileyen ciddi bir problemdir. O nedenle Mobbing ile işyeri şiddeti ile etkili ve verimli bir şekilde mücadele edilmek isteniyorsa öncelikli olarak tüm illerde Valiliklerde Mobbing ve İş Yeri Şiddeti ile Mücadele birimi kurulmalıdır. Ancak bu birim tam manası ile ortak akıldan oluşacak tam bağımsız ve özgür bir şekilde karar alma yetkisine sahip olmalıdır ki, mobbing ve şiddete uğrayanlar asla korkmadan çekinmeden tüm sorunlarını rahatlıkla anlatabilsinler. Unutmayınız ki; ADALET herkese bir gün lazım olacaktır? Hepinize Mobbingsiz günler diliyorum?