Merhaba Değerli Okurlar.
Uzun bir süredir özel hayatımdan kaynaklanan nedenlerden dolayı aranızdan ayrı kaldım. Yeniden aranıza dönmenin huzurunu ve mutluluğunu yaşıyorum. Konuşsam kabahat, yazsam kabahat, sussam gönül razı değildi? Öncelikle olarak en başta şunu belirtmem gerekir ki; yazım okunduktan sonra belli bir kesimden olumlu ya da olumsuz tepkiler alacağımı çok net ve açık bir şekilde biliyorum. Bizde "doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar" diye bir tabir vardır. Ben onuncu köyden de kovulsam, on birinci köye ulaşmak için yol almaya devam edeceğim. Ümit ediyorum ki; tepkileriniz ayarında yerinde ve raydan çıkmamış cümlelerden oluşacaktır. Dilerseniz konuyu çok daha fazla uzatmadan asıl gündemiz olan ve bugün devlet memurlarının kamu kurumlarındaki kılık-kıyafet uygulaması ile ilgili konuya geçelim. Bir memur sendikasının öncülüğünde, devlet kamu, kurum ve kuruluşlarının birçoğunda sivil itaatsizlik diye bir eylem başlatıldı. Sivil itaatsizlik nedir, öncelikli olarak bunun bir tanımına bakalım.Sivil itaatsizlik, sivil yönetim tarafından uygulanan yasaların özüne uyarak yasalara riayet etmeme, karşı koyma anlamına gelmektedir. Yasaların ya da hükûmet politikasının değiştirilmesini hedefleyen, kamuoyu önünde icra edilen (aleni), şiddete dayanmayan, vicdani ancak yasal olmayan politik bir eylemdir. Haksız bir uygulamaya kaşı bütün yasal yollar denendikten sonra girişilen yasa dışı bir eylemdir. Peki, Sivil İtaatsizlik Eylemini başlatan sendikalar, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu Kılık Kıyafet Yönetmeliği ile ilgili hangi düzenleme talebinde bulundu mu, ya da iptali yönünde hukuki bir süreç başlattı mı, öncelikli olarak bunları sorgulamak lazım.
Demokrasinin en önemli unsurlarından biri yasaların veya hükümet politikalarının halktan gelen etkiler doğrultusunda değişime açık olmasıdır. Söz konusu etkiler, siyasi partilerden ve sivil toplumdan gelmektedir. Siyasi partilerin etkisi çoğunlukla parlamento faaliyetleri aracığıyla gerçekleştirilmektedir. Sivil toplumun ise yasaları ve hükümet politikalarını etkilemek amacıyla uygulayabileceği çeşitli yöntemler mevcuttur. Buna göre sivil toplum hükümetle veya parlamentoyla doğrudan görüşmelerde bulunabilir. Yanlış olduğu düşünülen uygulamaların değiştirilebilmesi için yargı yoluna başvurabilir. Peki, kılık kıyafet uygulaması ile ilgili olarak yasal yollar denenmeden direk olarak bir başkaldırma eylemimi mi başlatıldı? Açıkçası bu eylemi başlatan sendikaların bu konuda herhangi çalışma yaptığına dair şahsım olarak yakinen ya da uzaktan da olsa bir tanıklığım olmadı. Görünüşte hiçbir kimseye zararı olmayan, masum bir sivil yönetim hareketi gibi görülse de, devletin işleyişine toplumun bakış açısına göre memurlar üzerinde büyük bir olumsuzluk yaratmıştır. Kılık kıyafet konusunda başlatılan bu Sivil İtaatsizlik eylemi memurların toplum yerindeki saygınlığını ve itibarını zedelemiş ve olumsuz bakış açıları ortaya koymuştur. Kamuda ofiste çalışan bazı kesim memurlar, işe giderken alt kısımda kot pantolon veya yürüyüş pantolonu, üst kısımda yakasız tişört ve tişörtün üzerinde ne yazdığı anlaşılmayan ucube kılık kıyafetle işe gidip, gelmektedir. Hatta bazı memurlar, yataktan kalktığı gibi, neredeyse pijamaya benzeyen eşofman tarzı kılık, kıyafet ile iş yerlerinde çalışmaktadırlar. Okullarda derse giren bazı öğretmenler saç-sakal birbirine girmiş, darmadağın saçlar, adeta savaşta bozguna uğrayıp yenilgi almış bir savaşçı gibi öğrencilerin karşısına geçerek geleceğe insan yetiştirmektedir. Oysa öğretmen öğrencilerine sadece bilgi aktaran değil; öğrencilerin kişilik gelişimini bütün yönleriyle destekleyen bir model konumundadır. Dolayısı ile bir öğretmen giyimi, kuşamı, saçı ve başı ile örnek bir model olmalıdır.
Aslında birçoğunun bizlere okullarda öğretildiği; "Üzüm, üzüme baka, baka kararır, İtle yatan bitle kalkar. Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan... Körle yatan şaşı kalkar. Topalla gezen, aksamak öğrenir" bu ve buna benzer atasözleri aslında bugün yaşanan olumsuzlukları net bir şekilde gözler önüne sermektedir.
Maalesef üzülerek izliyoruz ki; günümüzde kız çocukları evde anne ve babalarının yanlarında giymeye çekindikleri, hatta ve hatta hiç giymedikleri daracık taytlarla ve hatta bazen de giyinmeyi unutmuş olsalar gerek, gece yatak kıyafeti olarak kullandıkları üst ve başları ile sokağa çıkmaktadırlar. İç çamaşırlarını bahçeye ve balkonuna asmaya utanan bir nesilden, iç çamaşırları ile rahatça utanmadan sokaklarda dolaşan ve gezen bir nesil çıktı. Diğer taraftan kamuda serbest kıyafet, kıyafet uygulamasının başlaması ile işin cılkı çıkmıştır. Yeni bir düzenlemeye gidilmemesi ve sivil itaatsizliğin devam etmesi halinde sosyal hayatta ve çevrede yaşanan bu olumsuzlukların kamu kurum ve kuruluşlarına da yavaş, yavaş sıçramaya başlayacağını öngörerek, gerekli tedbir ve önlemlerin alınması gerekmektedir. Biz insanoğlu olarak işimize geldi mi sürekli Avrupa'dan örnekler verir, Avrupa'nın özgürlüğünü öve, öve de bitiremeyiz. Şimdi sizlere soruyorum; Avrupa'nın hangi ülkesinde bu kadar abartılı dengesiz, düzensiz ve darmadağın olmuş bir giyim kuşam var? Hadi söyleyin... Söyleyemezsiniz! Çünkü böyle bir ülke yok...
Dolayısı ile kamu kurum ve kuruluşlarında başlatılan serbest kılık kıyafet uygulaması ve Sivil İtaatsizlik Eylemi Raydan çıkmıştır ve biran önce kamu personellerinin Atatürk devrim ve ilkelerine, yaptığı işe uygun, uygar, aşırılığa kaçmayacak bir şekilde sade bir kılık ve kıyafette olmalarının, kılık ve kıyafette birlik ve bütünlük içinde bulunmalarının sağlanması gerekmektedir.