Prof.Dr. Cevdet Yılmaz

ANTROPOSEN ÇAĞINDA SAMSUN

Prof.Dr. Cevdet Yılmaz

Beklenen son; üç kişinin hayatını kaybettiği Tekkeköy-Asarağaç, ya da halkın bildiği yer adı olarak Kirazlık mevkiindeki heyelan sahası Cumhurbaşkanlığı kararı ile imara kapatıldı.

"Başlık ile bu konunun ilgisi ne"? diyorsanız, kısaca açıklayalım. "Antroposen çağında yaşıyoruz" sözünü son zamanlarda birçok yerde duymuşsunuzdur. Nedir bu "Antroposen Çağı"? diyeceksiniz. Bu konuyu açıklamadan önce birkaç kısa bilgi notu paylaşalım:

Yeryüzü doğal yollarla aşınıyor. Coğrafya bilimi içinde bu konuyu işleyen bir bilim dalı var. Adı "Jeomorfoloji". Türkçe karşılığı "Yeryüzü Şekilleri Bilimi" demek. Bu bilim dalının başlıca konusu yeryüzünün nasıl bu şekli aldığı, mevcut görünümün nasıl ortaya çıktığı ve bunu etkileyen faktörlerin neler olduğu, yani kısa ve öz olarak; "aşınma-taşınma-birikme".

Geçmişte lise coğrafya ders kitaplarının da yazarı olan merhum hocamız Prof. Dr. Sırrı Erinç'in Jeomorfoloji kitabının girizgâhında bir ayet meali var. Ayette Allah (CC) diyor ki; "Sana dağları sorarlar; de ki: Rabbim onları ufalayıp savuracak, yerlerini düz, kuru bir toprak haline getirecek; orada ne çukur, ne tümsek göreceksin. ....." [Ta-Ha: 105]. Hocamıza ait koskocaman bin sayfalık kitabın özeti işte bu; "aşınma-taşınma-birikme". Ve o bin sayfalık Jeomorfoloji kitabının anlattığı tüm bilgilerin varacağı son nokta ayette geçen inişsiz çıkışsız "düz bir dünya".

Konuyu biraz daha açalım: Dağlar akarsularla, rüzgârlarla, kimyasal ve fiziksel çözülmelerle, eğimle, yerçekimi tesiriyle, volkanik faaliyetler vb iç ve dış kuvvetlerin etkisiyle aşınacak, erozyona uğrayacak. Sonra bu malzemeler akarsular, rüzgârlar, buzullar, akıntılar ve sair kuvvetlerle taşınacak. Taşınan malzemeler göl, deniz ve okyanus tabanlarında birikecek. Özetle; aşınacak, taşınacak, birikecek. Bu süreç dünyanın oluşumuyla başladı, yüz milyonlarca yıldır devam ediyor ve kıyamete kadar da sürecek. (Bu arada tam her yer düz oldu derken ya dağ oluşumu ve karaların yükselmesiyle, ya da denizlerin alçalmasıyla aşınma-taşınma-birikme tekrar edecek). Fakat süreç durmayacak aşınma-taşınma-birikme faaliyeti yeryüzü dümdüz olana (taban seviyesine ininceye) kadar devam edecek. Bu sürecin sonunu Allah (CC) ayetinde bize bildiriyor. Merhum hocamız da kitabının başında bu ayeti vererek bütün bu oluşumların ayet çerçevesinde gerçekleştiğini, aslında bin sayfalık Jeomorfoloji kitabının sahip olduğu içeriğin Kur'an-ı Kerim'de nasıl da 8-10 kelimeyle ifade edildiğini de dikkatimize sunuyor.

Gelelim Antroposen Çağı'na... "Antroposen Çağı" demek, insanın yeryüzünü kendi amaçları doğrultusunda şekillendirmesinden hareketle "yeryüzünün insan eliyle şekillendirildiği çağ"  demek. Yani dünyada devam eden bu aşınma-taşınma-birikme süreci Sanayi Devrimi adını verdiğimiz 1850'li yıllardaki teknolojik gelişmelerin başladığı döneme kadar kendi halinde ve doğal süreçlerle devam ederken, Sanayi Devrimi'nin getirdiği yenilik, icat ve keşiflerle insanın da bu aşınma-taşınma-birikme sürecine dahil olması demek.

Artık insanlar tıpkı rüzgâr gibi, akarsular gibi, akıntı ve buzullar gibi çevresini oyuyor, kazıyor, yüzüyor, ortaya çıkan malzemeyi kamyonlarla başka bir yere taşıyor, orada seriyor, biriktiriyor kendine yer açıyor, rant elde ediyor.

İnsanoğlu aceleci. Akarsular akacak rüzgârlar esecek de dağ aşınacak bana orada yer açılacak, dereler taşı toprağı taşıyacak, deniz ve gölleri dolduracak, ben de oraya turistik tesis yapacağım diye beklemiyor. Çünkü doğal süreçler milyonlarca yıl sürerken, insan ömrü o kadar uzun değil. Eeee, ne yapsın insanoğlu, alıyor eline kazmayı, varsa parası, tutuyor binlerce beygir gücündeki hiltiyi, başlıyor dağları delmeye. Çıkan malzeme ne olacak demeyin. Gelsin 30-40 tonluk kamyonlar alsın götürsün, döksün denizlere. Netice yine aşınma-taşınma-birikme gibi görünse de bu kez bütün bunları yapan akarsu ve rüzgâr gibi doğal süreçler değil, bizzat insanın kendisi. Tabi ki işin içine insan girince belki yüz bin yılda aşınacak bir tepelik insan ve makine gücüyle birkaç ayda yerle bir edilebiliyor.

İşte yeryüzünde doğal süreçlerin dışında insan eliyle gerçekleştirilen bu yeni ve yapay yüzey şekillerinin oluşturulduğu dönem için (Antropo kelime anlamının insan, Antropolojinin ise insanı ve kökenlerini araştıran bilim dalı olduğunu hatırlatarak) "Antroposen Çağı" diyoruz.

Basın-yayından öğrendiğimize göre Samsun Kirazlık mevkiinde insan eliyle oluşturulan bu yeni antropo-jeomorfolojik süreç 3 kişinin hayatına malolduktan sonra durduruldu. Böylece Samsun'da bu alan (şimdilik) Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Antroposen çağından normal doğal sürece geri dönmüş oldu.

Ne diyelim; ey insanoğlu doğayı tahrip ederek, ormanları yok ederek, erozyona sebep olarak, toprağı akıtarak, dağları delerek kendi sonunu hızlandırıyorsun. Allah (CC) milyonlarca yıl süre vermiş, sen yeryüzünde güzel güzel yaşa, süreci bozma, onu hızlandırıp kıyameti kendine yaklaştırma demiş. Sen Batılıların inandığı Armegedon Savaşı misali kepçelerle, hiltilerle süreci hızlandırıyorsun. Farkında değilsin belki ama bir bakıma sen de "Tanrıyı(!) kıyamete zorlamış olmuyor musun?"

Bu arada Cumhurbaşkanlığı'nın yayınladığı kararname ile birileri buradan daha çok yer kazanayım derken mevcut yerinden de oldu. Yani onlar "Büyük Kıyamet"i beri çekerken kendi küçük kıyametleri ile karşı karşıya kaldılar. "İlahi adalet" mi diyeceğiz, "deveyi yardan uçuran bir tutam otmuş" mu diyeceğiz, ne desek bilmem ki.

En iyisi Coğrafyacı bilim insanı olarak kendi sözümüzü tekrar edelim: "Yaşadığımız mekânı iyi tanıyalım, coğrafyamızın bize sunduğu imkânları ve imkânsızlıkları bilelim. Aykırı hareketlerde bulunup yaşadığımız ortamı zindana çevirmeyelim".

Bu arada diyeceksiniz ki; "Antroposen Çağını sen Sanayi Devrimi ile başlatıyorsun ama ondan çoook önce Şirin aşkına Amasya'da dağları delen Ferhat için ne diyeceğiz? Antroposen Çağının ilk kazmasını (külünk'ünü) o vurmuş olmuyor mu? Eeee, siz de haklısınız; "Ferhat'ın dağları delen aşkı olmasa" şarkısını terennüm ederken bunu da bir düşünelim derim.