Gelecek yıllarda değil, bugünden yarına Türkiye'yi bekleyen en önemli sorun susuzluk. Yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte yağışların azalması ve buna bağlı olarak kuraklığın oluşması normal denebilir. Fakat günümüzde farklı bir durum var. Kırsal alanda yaşayan halkımızın gözlemleri tıpkı küresel iklim değişikliği senaryolarını yazanların ifadelerine benziyor. "Her geçen yıl kuraklık artıyor, susuzluk sorunu çoğalıyor" diyorlar.
31 Temmuz 2024 sabahı erken saatlerde beş Coğrafyacı bir araya gelip özel aracımızla Samsun'dan yola çıktık. Samsun-Çorum-Yozgat-Akdağmadeni-Sorgun-Yerköy-Çiçekdağı-Dulkadirli-Delice-Çorum-Merzifon-Havza üzerinden 1 Ağustos gece yarısı Samsun'a döndük.
İç Anadolu'nun kuzey kesimlerini kapsayan araştırma sahasında iki günlük arazi çalışmamız sırasında temas ettiğimiz halkın en çok şikâyet ettiği husus susuzluktu. Yozgat'ın Akdağmadeni ilçesinde geçmişte bol olan sular azalmış, Belediye çare arıyor. Buralarda gurbetçi çok. Yıllık izinlerini geçirmek için yurt dışından ve büyük şehirlerden memleketlerine gelen gurbetçileri kötü bir sürpriz bekliyor; su kıtlığı.
İzin dönemi olan yaz ayları aynı zamanda kuraklığın en fazla görüldüğü mevsim. Artan nüfus yağış yetersizliği ve kuraklıkla birleşince yurt içi ve yurtdışından gelen gurbetçiler bekledikleri su konforunu bulamıyor. Yerli halk ise hepten isyanda. Çünkü onlar aynı zamanda geçinebilmek için ekip dikmeye, bunun için fazladan suya ihtiyaç duyuyorlar. Akdağmadeni'nin ormanlık köylerine gittik. Oralardaki vatandaşlar da son yıllarda susuzluk çektiklerini yazın 10 metreye sondaj vururken şimdi 50 metreye vurdukları halde su çıkmadığından bahsettiler.
Kırşehir'in Dulkadirli kasabasına / beldesine gittik. (Eskiden belde belediyesi imiş, şimdi ADNKS verilerine göre daimi nüfus azaldığı için belediyelikten tekrar köy statüsüne dönmüşler. Ben yaz mevsiminde artan nüfusuna, mevcut bina sayısı ve yoğunluğuna bakarak kasaba olarak tanımladım). Dulkadirli köyü/kasabası eğimli bir arazide. Kışın tenha yazın kalabalık. Halkın büyük kısmı Ankara'da ikamet ediyor, yazın köydeki evlerine geliyor. Haliyle ekip biçmek, bahçe yapmak istiyor. Fakat su yok. Çare olur diye bahçelere damlama usulü sistem kurmuşlar, fakat su yine yetmiyor. Köyde belediye döneminden kalma şebeke suyu var. Fakat yeterli su gelmeyince köyün yukarısındaki evlerin suyu akmıyor. Aşağı kesimdekiler suyu kullandıkça yukardaki evlere giden su daha da azalıyor. Köylüler kendi içlerinde birbirlerine düşman hale gelmiş. Cami önünde karşılaşıp konuştuğumuz bir hanım ablamız "şu anda benim suyum akıyor, köyün yukarısında abimin evi var onun suyu akmıyor, perişan durumdalar" diyor.
Dönüş yolunda Kırşehir'in Akçakent ilçesi Ayvalı köyünden geçtik. Burada küçük bir göl gördük. Durduk inceledik. Çok sayıda vatandaş gölden su çekmek için su motorları ve uzun borulardan oluşan mekanizmalar kurmuş. Haliyle gölün suyu iyice azalmış. Belki ağustosta tamamen kuruyacak.
Küresel ısınma ve buna bağlı kuraklık ve susuzluk sorunu mevsimsel bir konu olarak kabul edilip geçiştirilecek cinsten bir durum değil. Artık kışın da kar yağmıyor, toprak suya doymuyor, yeraltı su depoları kendini yenileyemiyor, ara sıra yağan yağmurlar çoğu zaman sağanak olarak düştüğü için toprağa sızmadan akışa geçiyor. Bu yüzden de çok faydası olmuyor.
Su meselesine çok acil çözüm bulmamız lazım. 1980'lerdeki aşı kampanyaları gibi, tek tek bütün köylerimizde su okuryazarlığı başlatmamız gerekiyor. Yani bütün köylüler içtikleri ve kullandıkları suyun nerden geldiğini ve nereye gittiğini, iklimle ilişkisini, kuraklık durumunda suyun nasıl azaldığını, lüzumu halinde sondaj, uzaktan getirme, gölet inşası gibi bir alternatiflerinin olup olmadığını, damlama usulü sulama, yağmur hasadı, çatı sularını depolama, biriktirme, su tasarrufu, bozuk muslukların değişimi, su kaçaklarının azaltılması, boşa giden suyun önlenmesi, mevcut suların kirletilmemesi gerektiği, bazı suların tekrar nasıl kullanılabileceği vb. daha birçok konuda farkındalık oluşturmamız lazım. Bütün bunların ha demeyle olmayacağını, bir zaman alacağını, aklımızın başımıza gelmesi için belki on yıl geçeceğini düşünerek
BUGÜN, DERHAL, ACİL OLARAK SU İŞİNE EL ATMAMIZ LAZIM. BUNUN İÇİN (KARA TREN MİSALİ) DEVLETİ BEKLEMEYELİM. HERKES KENDİ ÇEVRESİNDE SEFERBERLİK İLAN EDEREK BU DAVAYA ORTAK OLSUN.