"Ne kadar?
Nereye kadar?
Ömür dediğin kaç baharlık pazar?"
Her şey ne kadar hızlı, her şey ne çok
Oturup ince şeyler düşünmek için vakit yok
En son ne zaman baktın gökyüzüne
Ne zaman geldin göz göze birisiyle
Demek böyle oluyor.
içinde bolca his, sesinde bir sürü veda, kucağında sönmeden yitip gitmiş aşklar taşıyan biri
hayatı kısa cümlelerle öylece önüne serebiliyor.
Sonra,
bir vakitler yazılmış o şiir, hızla yuvarlanan zamanın mikroskobik bir parçasında avucuna düşüyor.
İçinden feryat figan,
dışından kalem dilinde bağırdığın her şey
kendine bilge bir dost buluyor.
Bir başka seviyorum Sezen'i,
küçücük gövdesinin önünde koca dağlar gibi dikilen görmüş geçirmişliğini.
Sene be sene derinleşen, kimi cesur, kimi çapkın, kimi memleket dertli, dilden düşmez dizelerini.
Ve hissediyorum,
dolup taşıp, boncuk boncuk dökülen bu nehrin geldiği yeri.
Bu rengârenk çağlayan hangi dağın suyudur, seziyorum.
Yanmışız aman halimiz duman
Yetmiyor zaman
Hiç yetmiyor;
işleri halletmeye,
yollara düşmeye,
yemekler pişirmeye,
çocuklar büyütmeye,
çaylı pastalı güzel filmler izlemeye,
özlediklerinle buluşmaya,
bir banka yaslanıp dalgaları izlemeye,
ayakkabıları eline alıp kıyıdan kıyıdan, ıslak ıslak yürümeye?
E ne halt etmeye yaşıyoruz peki,
kim için, ne için bu debelenme?
Ne kadar oldu vapurla karşıya geçmeyeli
Oturup bir çay bahçesinde çay içmeyeli[1]
Kendimi susturup sözü başka seslere bıraktığım anlar var.
Öylece serilip bir boşluğa, ne söylüyor diye tekrar tekrar dinlediğim şarkılar?
Işıksız odalarda
birbirini kesen,
yan yana yürüyen,
teğet geçen milyonlarca yaşam çizgisinin bir tuhaf anında buluştuğum,
aynı cümlede, aynı gayrimuayyen tebessümle hemhal olduğum insanlar?
Ben yine yollara düştüm yine zorlara
Hem korkak hem gözü kara uçlardan uçlara
Akıyor hayat yollardan,
façası bozuk kaldırımlardan,
pencereler,
aynalar,
dumanlı bacalardan.
Üçer beşer atlıyor hayat
bir şarkının genişleyip daralan, yükselip alçalan basamaklarından.
Eslerinde nefes alıp,
hiç durmadan söylemeye devam ettiği mecbur bir nakaratın icracısı değil mi insan?
Ne kadar?
Nereye kadar?
Ömür dediğin kaç baharlık pazar?
Ben yine yollara düştüm yine zorlara
Hem korkak hem gözü kara uçlardan uçlara
Bir sabah saçlarımı okşayıp da rüzgâr
izlerini sürüp de gidecek beyaz beyaz
Ve güneş, aynaya baktığımda çizgilerden
yeni bir yüz gösterecek, üzülerek biraz
Gelecek zaman geldiğinde,
olacak olan olduğunda,
verdiğim nefesten havaya geniş bir ohh karışsın istiyorum.
Aldığım yoldan, vardığım yerden, içimdeki insandan razı olmayı umut ediyorum.
Yarısı atlayıp zıplamakla, kozamı örüp içine sığınmakla geçmiş onca zamanın ardından
elde kalan, muhtemelen gidenden çok değil.
Lakin çok zaman, çok yaşamaya da eş değil.
Belki çözemeyeceğimiz kadar basittir durum.
Belki, gitmekten başka bir amacı yoktur yolun.
Neticede,
Kendini seçemiyorsun
bırakıp gidemiyorsun
yazmadığın bir hikâyede
uzun ya da kısa vadede
az biraz keşfediyorsun[1]
[1] Farkındayım (Söz: Sezen Aksu)
[1] Tesadüf Aşk (Söz: Sezen Aksu)