R.Miraç Öztürk

Hafızamızı, Anılarımızı Betona Gömdük

R.Miraç Öztürk

Bir kenti var eden, hafızasıdır. Kuruluşundan bu yana gelen tarihi dokusu, yaşayan halkların etnik kimlikleri, farklı dini inançları, örf, adet ve ananeleri, oyun havaları, müzik anlayışları, evleri, bahçeleri...

Samsun da bu kültürel mozaiği bünyesinde barındıran, Anadolu'nun nadir kentlerinden birisiydi. Ancak bir dönemin getirdiği değişim rüzgarları, Samsun'u bu sınıftan ayırdı, farklı bir noktaya getirdi.

Eskiden konsoloslukların olduğu, Ermeni ve Rum kiliselerinin çokça bulunduğu, farklı mimaride evlerin, farklı tonda müziklerin sokaklarında gezindiği Samsun, sanayinin gelişmesiyle birlikte kültür kozmopoliti olmaktan çıktı yerine Anadolu'nun ve Karadeniz'in içeriye açılan kapısı olması nedeniyle bir "işçi" şehri haline geldi.

Tabiki bu hal de pek uzun sürmedi. Kapanan fabrikalarla birlikte işçi kenti Samsun, şimdilerde işsizliğin olduğu ama en çok da "tezgahtar sınıfının" yaşadığı bir şehir haline geldi.

Bu işsizlik ve tezgahtarlık metaforu üzerine çokça konuşacağız. Ama bugün anlatmak istediğim farklı bir durum.

Dedim ya, bir kenti var eden onun hafızası sayılan sokakları, evleri, yüzyıllık ağaçları, müziği, dansları, halk oyunlarıdır diye...

Samsun, elindeki hafızayı silmeyi "başaran" çok nadide bir kent. Geçmişte var olan kiliselerin hali ortada. Bu da ayrı bir yazının konusu...

Ama çok uzaklara gitmeye gerek yok. Yakın tarihimizde hepimizin ortak anısı olan mekanlar, betonlaşmaya kurban edildi.

Mesela Konak Sineması bunun en bariz örneğidir. Büyük küçük hepimizin bir anısının olduğu, belki hayatında ilk kez beyaz perde ile tanıştığı ya da ilk kez sevgilisinin elini o sinemada tuttuğu, ailesiyle önünde hatıra fotoğrafı çektirdiği hiç olmazsa da randevusunu "Konak'ta buluşalım" diye ayarladığı bir dönemin şahidi, betonseverlerin kurbanı oldu.

Aslında orada yıkılan, yok edilen bir bina değil; Samsun'un hafızası, anılarıydı. Şimdi yerine dikilen ucube ve oraya açılan mağazanın "sicili" bizleri derinden üzmeye devam ediyor.

Samsun halkına sormadan, onun fikri alınmadan, Samsunlunun öz be öz mirası kabul edilen Konak, bir daha geri dönüşü olmayan bir betonseverliğin kurbanı oldu.

Sadece Konak mı?

Mesela, aklıma gelen bir başka tarihi doku; Itri Durağı'ndaki "komünistlerin binası"

Kimsenin binanın adını hatırlamadığı ama katlarında genellikle sol partilerin, solcu derneklerin bulunduğu, basın açıklamalarının yapıldığı meşhur ve ismine münasır "komünistlerin binası" da yine betonseverlerin gözünden kaçmadı.

Oysa ki, bir kentin sinir uçları sayılan bu yerler, yine Samsun halkına sorulmadan, onun hafızasına saygısızca silindi gitti.

Gazi Halk Kütüphanesi'ni de bu çemberin içine alabiliriz...

Ya da Cedit Mahallesi sınırları içinde bulunan ve Samsun'un belki de en güzel mimarisinin bulunduğu "Levanten Evleri" de bu hırsın kurbanı olmaya devam ediyor.

Kısacası, bir dönemin getirdiği "beton" anlayışı, kentimizin hafızasını yok ediyor. Elimizde pek bir şey de kalmadı açıkçası.

Mahallelerimiz birer betor yığını haline geldi.

Eskiden bahçelerinden erik çaldığımız evler artık yok. Penceresinden uçsuz bucaksız Karadeniz'i gördüğümüz evler artık yok. Karşı komşu ile sohbet ettiğimiz evler artık yok.

Bizi öyle bir cendere içine aldılar ki, mahalle kültürümüz ile birlikte dayanışmayı da, komşuluğu da, paylaşmayı da bitirdiler.

Bizi biz yapan ne varsa elimizden aldılar.

Bizden öncekilerin sahip çıkmadıkları için eleştirdiğimiz, sitem ettiğimiz ne varsa, bugün bizler çocuklarımıza bırakacağımız bu kent için fazlasını yaptık. Kendi ellerimizle hafızamızı, anılarımızı betona teslim ettik.

"Geçmiş olsun" demek isterdim ancak ne zaman Konak'tan geçsem, ne zaman Gazi Caddesi'nde yürüsem, anılarım geliyor aklıma ve içimden şöyle diyorum: "Özür dilerim çocuklar"

Selam ve saygıyla...

mirac_ozturk@hotmail.com