Uzun süredir beklenen adım, terör örgütü PKK'nın kendisini feshettiğini ve silahlı mücadeleyi bıraktığını açıklamasıyla ete kemiğe büründü.
Uzun süredir dediysek, aslında 90'lı yıllardan bu yana kotarılmaya çalışılan bir yöntem, hem hükümet hem de Kürt ekosistemi tarafından "deneyelim bakalım, işin sonu nereye varacak?" mantığıyla uygulamaya kondu.
Bakmayın sevinç çığlıkları atanlara, en başta onlar işin nasıl neticeleneceğini bilmiyor.
*
Bu satırların yazarı iki defa milliyetçi siyasi partilerden milletvekili adayı olmuş tescilli bir Türkçüdür.
Türk kimliğinin DNA testlerinden çok ortak tarih ve kültür bilinciyle oluştuğunu düşünürüm. Binlerce yıllık tarihin ve milyonlarca kilometre karelik bir bir coğrafyanın imbiğinden geçtiği için sadece Oğuzların değil Boşnak, Çerkes, Pomak, Arnavut, Laz ve elbette Kürtlerin de Türklük mefkuresinin bir parçası olduğuna samimiyetle inanırım.
Buna tepki gösterenler boş konuşuyor: Fransız, Alman, Çinli tarifi nasılsa Türk tarifi de kavramsal olarak aynıdır.
Hintli, Pakistanlı, siyahi çok farklı ırklardan insanlar bal gibi İngiliz olabiliyor da Türkiye ile vatandaşlık bağı olan, bin yıldır kardeşçe yaşadığımız halklar niye Türk kimliğinin dışında tarif edilsin?
*
Ne çare ki Türkiye Cumhuriyeti bir ulus devlet olarak ortaya çıktığı ilk günden beri yürütülen maksatlı algı operasyonları sayesinde Türkler ile Kürtler arasına nifak tohumları ekildi.
Milliyetçi Türkler bile bu algılara kapıldı, Kürtleri şeytanlaştırdı.
Kürtler ise kendilerini Türkler tarafından asimile edilmeye çalışılan tamamen farklı bir millet kabul etmeye başladı.
Oysa Fars Milli kimliğinden Sünnilik tercihinden sonra büyük ölçüde kopan ve Selçuklulardan bu yana bin senedir Türklerle kader birliği yapan Kürt kardeşlerimizle aramızdaki farklılıklar turuncuyla yavru ağzı mertebesindedir.
*
PKK'nın silah bırakırken yayınladığı ideolojik şifrelerle dolu metni okudum. Bence vakit ayırın, siz de dikkatlice okuyun.
Örgüt, "biz niyetimizden vazgeçtik" demiyor, sadece "ismimizi ve yöntemimizi değiştirdik" diyor.
Bundan sonra düz ovada siyaset yapacaklar, kalaşnikofları muhtemelen Suriye'de ve İran'daki yoldaşlarına emanet edecekler, DEM'in adı da değişecek, belki iki üç partiye bölünecekler. Muhtemelen isimlerinden birisi Kürt Demokratik Partisi, diğeri de belki Muhafazakar Kürt Partisi filan olacak. Araya bir iki tanede sosyalist, işçi, sol filan gibi ideolojik isimleri olan partiler eklenecek. Ancak bunlar sandığa giderken bir çatıda hareket edecekler.
Korkarım aralarında affedilen bazı teröristlerin de olduğu isimler Mecliste milletvekili ve çoğunluk sağladıkları yerde Belediye Başkanı, Meclis üyesi filan olacaklar.
Devletin valisi, bölücü akılla birlikte etkinliklere katılacak. Belki çatışmalarda ölen teröristlerin anma etkinliklerine devletin resmi protokolü katılacak. Haliyle okullarda Türkçe konuşulamayacak, okul müdürleri ve öğretmenleri yeni zihniyete uygun kimselerden seçilecek. Hastaneler, devlet daireleri gibi sözde çift dilli ama gerçekte Kürtçe konuşulan yerlere dönüşecek.
*
Bildiride diyor ki, Lozan sebebiyle bozulan Kürt ve Türk kardeşliği tekrar tesis edilecek, iki milletten oluşan bir ulus devlet kurulacak.
Bu ne demek biliyor musunuz? Ülkenin belli bir bölümü Kürtlere ait olacak, diğer kısmı ise ortak olacak!
*
Suriye'de ve Irak'ta oluşan fiili Kürt bölgelerinde merkezi hükümetin sözü ne kadar geçiyorsa bizim de o kadar geçecek.
*
Terörsüz Türkiye güzel bir amaç. Ama şurası gerçek ki Asala biter, PKK kurulur, PKK ismini değiştirir başka bir emperyalist uşağı örgüt musallat edilir.
*
Yahu sen bunları nerden biliyorsun diye çemkirenler, ondokuzuncu yüzyılda Balkanlarda ne olduğuna baksın.
İlk adım silahlı mücadele, ardından bazı kültürel haklar, sonra özerklik ve ilk fırsatta bağımsızlık!
Önce Yunanistan, sonra Sırbistan, en son Bulgaristan!
Şimdi de (dördüncü olarak) Malumsitan'ın doğum sancıları.
Aynı masala dört kez inanılır mı arkadaş?
*
Yanılmak dileğiyle!