Türkiye'nin göz bebeği bir savunma sanayi kuruluşuna düzenlenen terör saldırısında şehitler verdik.
Terör illetine kurban verdiğimiz vatan evlatlarına Allah'tan rahmet, yakınlarına ve Türk Milletine başsağlığı diliyorum. Yaralılarımız var, inşallah onlar bir an evvel iyileşirler.
*
Saldırının son haftalarda yeniden gündeme gelen ve ismi konulmasa da fiilen "ikinci çözüm süreci" havasında yürütülen girişimlerle bir ilgisinin olduğu açık.
Hele Sayın Bahçeli'nin "Öcalan TBMM'ye gelsin, terör örgütüne silah bırakma çağrısı yapsın" diye özetleyeceğimiz şok teklifinin hemen ardından gelmesi raslantı olmasa gerek.
*
Bahçeli'nin konuşmasından sonra kaleme aldığım "Makul bir milliyetçiden çözüm sürecine ilişkin altı uyarı" başlıklı makalemin mürekkebi henüz kurumadı:
"Terör meselesinin 25 yıldır hapiste tutulan ve örgütle olan hiyerarşik ilişkisi romantik düzeylere gerilemiş bir adamın çağrısıyla PKK'nın bir bütün olarak silah bırakması ihtimali sorgulanmalıdır. Beğenmesek de sosyolojik taban edinmiş bir zihniyetin topyekûn dönüştürülmesi bir adamın iki dudağının arasından çıkacak cümlelerle mümkün olmayacaktır." diye yazmıştım.
Gerçekten de dağdaki eşkiyaların mevcut elebaşıları, böyle bir çağrıyı kabul etmeyeceklerini açıkladıktan saatler sonra TUSAŞ saldırısı gerçekleşti.
Bu yazı kaleme alındığında saldırının PKK militanlarınca yapıldığına dair kuvvetli şüphe resmi ağızlardan dile getirilmişti.
*
Öte yandan bu saldırının tek başına kof bir terör örgütünün işi olduğunu hiç zannetmiyorum.
Yukarıda bahsettiğim makalemde belirttiğim gibi "bölücü terörün uluslararası ayağı inkar edilemez."
Saldırganların yabancı istihbarat desteği aldığına dair işaretler sezinleniyor.
Teröristlerin saldırı anına dair muhtemelen güvenlik kamerası görüntüsü olduğu anlaşılan kayıtlar tuhaf bir şekilde anında sosyal medyaya sızdı.
Bunun nasıl olabileceğinin takdirini, bizim güvenlik otoritelerine bırakalım.
Sosyal medya karartmaları boşuna yapılmadı!
*
Bütün bunlardan çıkartılacak üç sonuç var:
BİR: Ülkemizin başındaki bölücü terör belasının çözümünü dış düşmanlarımızın istemiyor ve onları yönetiyor.
İKİ: Sorunun çözümü konusunda terörsit elebaşından lüzumundan fazla medet ummamak gerekiyor. Etki sahası ve liderliği belli ki romantik seviyeyi aşmıyor.
ÜÇ: Sorunun çözümü, TBMM çatısında, siyaset üstü bir devlet aklıyla uzun vadeli bir planlamayla mümkündür. Terör örgütleriyle her türlü silahlı mücadele kararlılıkla sürdürülürken Kürt kökenli vatandaşlarımızla kardeşlik, demokrasi ve vatandaşlık hukuku çerçevesinde gönül bağları kurmanın yolları aranmalıdır.