Akın Üner

Yeni Türkler'in Günah İşleme Özgürlüğü

Akın Üner

Başlıktaki konuya hızlı bir giriş yaparsak, güncel siyasi tartışmaların ağır gölgesinde kalacağız ve anlatmak istediklerimizi ifade etme fırsatı bulamadan okuyucuların yerleşik önyargılarına düşüncemizi kurban edeceğiz.

Bu nedenle önce meseleyi köklerden ele almakta fayda var.

*

İslam öncesi Türk inanışları meselesi, Türk münevverleri arasında bir tabu olarak göründüğü için geçmişimizi araştırma işi Batılı ve Rus Türkologlar'a bırakılmış geniş bir sahadır.

Öyle ki atalarımızın Orhun boylarına diktiği yazıtların üzerindeki runik Göktürk alfabesini sökmek ve anıt taşlarımızda neler yazdığını açıklamak Danimarkalı bilim insanlarına nasip olmuştur.

Türk mitolojisinin binlerce yıllık mazisinden beslenen Göktengri inanışının bir kitabı yoktur. Çok geniş bir coğrafyada farklı boyların bu dine inanıyordu. Bu nedenle temelde benzerlikler olsa da uygulamada, ritüellerde yöresel farklılıklar oluşmuştu.

Bu nedenle bir bütünlüğü oluşmayan ve kitlesel bir dinden ziyade bir takım yöresel kültür adaları halinde varlığını sürdüren Göktengri inanışı, kendi katı dindarlığını inşa etmemişti.

Bu nedenle başlangıçta şiddetli bir çatışmayla başlayan Türklerin İslamlaşma süreci son derece hızlı biçimde tamamlandı.

Göktengri inanışının kutsal din adamları bakşılar ve kamların yerini kısa zamanda ozanlar ve dervişler aldı.

Okuma yazma kültürünün yerleşmediği, konar göçer bir yaşam tarzı nedeniyle cami gibi sabit mabetlerin olmadığı Türkler, İslamiyeti Dede Korkut ve Yunus Emre gibi ozanlardan, Yesevi Dervişlerinden dinleyerek ve konuşarak öğrendi.

Böylece Arap coğrafyası ve Afrika'daki İslam inanışından farklı bir İslam yorumu Türk coğrafyasında yayıldı.

Allah sevgisine dayanan Balkan İslamı ve Allah korkusuna dayanan Anadolu İrfanı, Türk Milletinin inanç dünyasına hakim oldu.

*

Allah sevgisi ve korkusu makasında gelişen İslamiyetin Türk yorumu, 21. Yüzyılda dünyayı ele geçiren kapitalist ve emperyal akımların etkisiyle hızla yozlaşmaya başladı.

Ozanların ve Yesevi Dervişlerinin bıraktığı miras, sosyal medya ve televizyon kanallarını işgal eden bir takım hikmeti kendinden meçhul sözde din alimleri tarafından yok edildi.

Ortaya garip bir din yorumu çıktı.

Yeni yorum, sadece dünyevi değerlere dayanıyor.

Gösterişli camiler ve külliyeler yapılıyor, ama içlerinde cenaze namazları ve Cuma namazları dışında ibadet eden kalabalıklar yok.

Her köşe başına İmamhatip Okulları açılıyor ancak gençler arasında gerçek anlamda dini değerlerle yaşayan kimse yok.

Görkemli adalet sarayları inşa ediliyor ve fakat, memlekette herkes adaletsizlikten şikayet ediliyor.

Sokaklar güvensiz, tecavüz ve zina gibi suçlar patlamış durumda.

Lafa gelince Müslümanlığı kimseye bırakmayan adamların hırsızlık, namussuzluk ve adam kayırma gibi İslamiyetin reddettiği suçları işlediklerini üzülerek görüyoruz.

*

Günümüzde giderek hakim olan kapitalist İslam yorumu, ne yazık ki Allah sevgisinden ve korkusundan nasibini alamamış, mübarek kitabımızın lafzını anlayamamış ve Ahlak başta olmak üzere insanı insan yapan değerlerden habersiz kitleler yetiştiriyor.

Bu kitleler, İslam'da her zaman açık tutulan "tövbe kapısını bile" kendi kapitalist zihniyetlerine alet ediyorlar.

Çal, çırp, haksızlık yap, günah işle!

Sonra iki üç cümleyle tövbe edince affedileceklerini zannediyorlar.

Allah'ı sevmiyorlar.

Allah'tan korkmuyorlar.

Günah işlemeyi özgürlük sanıyorlar.