Düşünmemiz ve korkunç gerçekle yüzleşmemiz için kısa ve açık yazacağım:
Narın kızımızın korkunç biçimde en yakın akrabaları tarafından infaz edilmesi,
Öz annesi ve ağabeyinin doğrudan bu caniliğin içinde olması,
Çok sayıda şüphelinin gözaltında olmasına karşın cinayetin ayrıntıları hakkında kimsenin itirafta bulunmaması,
Köy halkının adaletin ortaya çıkması için çaba göstermek bir yana kolluk güçlerini yanıltmak için çırpınıp durması,
Köyde okuldan camiye, jandarmadan altyapıya kadar her türlü medeniyetin tüm gereklerinin bulunmasına rağmen vicdan, dürüstlük, Allah korkusu, aile değerleri, evlat ve kardeş sevgisi gibi insanca değerlerin olmayışı,
Bütün bu saydıklarım gösteriyor ki ülkemizde 21. Yüzyılın ilk çeyreği bitmek üzereyken Ortaçağ zihniyetinden ve kabile kültüründen çıkamamış yerler var.
Nüfus kâğıtlarında Müslüman yazıyor olsa bile bu insanların gerçek anlamda İslamiyet'le şereflenmiş kişiler olduğunu söyleyebilir miyiz?
Veya kimliklerinde Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı yazmış olsa da bunların vatandaşlık bilinciyle hareket ettiğini kim iddia edebilir?
Tavşantepe muhtarının derebeyinden, köyün kadınlarının Ortaçağ cadılarından ve zavallı Narin'in İnka Tanrılarına kurban edilen çocuklardan ne kadar farkı var?
Şimdi kimsenin görmek istemediği konuyu dile getirelim:
Ülkemizde Tavşantepe misali kaç Ortaçağ Adası daha var?
Sadece köylerden söz etmiyorum!
Şehirlerimizin varoşlarında, gettolarda, sığınmacıların kapalı dünyalarında ve kapalı duvarlar ardında kendilerine ait dokunulmaz dünyalar kuran her yerde kim bilir kaç Tavşantepe daha var!
Kim bilir farkında olmadan kaybettiğimiz kaç narin evladımız oldu da farkına bile varmadık.
Kendi kendimize şunu sormanın zamanı geldi:
Tavşantepeler, medeni dünyanın içinde gözden kaçan adalar mı?
Yoksa biz koskocaman bir Tavşantepe'nin içinde kurduğumuz medeniyet adacıklarında yaşadığımızın farkında mı değiliz?