Geçtiğimiz gün bir cenaze vesilesiyle bulunduğum bir mezarlıkta devrilmiş ve sağa sola atılmış onlarca eski mezartaşı gördüm.
Kimisinde eski Türkçe yazılar vardı, kimisinde ise yeni alfabeyle ifadeler kazınmıştı.
Dikkatle bakınca bu mezartaşlarının Samsun'a çok uzak coğrafyalarda dünyaya gelip kentimize defnedilmiş meftalar olduğunu gördüm.
Sahip çıkılamayan tarih için üzülmemek elde değil!
*
Bizler milletçe göçün acısını biliriz.
Göç ettiğimiz yurtlara bir özlem duyarız.
Milli hafızamızın bir köşesinde Balkanları, Kafkasyayı, Kırımı ve Kerkük'ü saklarız.
Ancak yaşadığımız acının somut hatıralarını yaşatmasını beceremeyiz.
Çerkes Sürgününün üzerinden 160, mübadelenin üzerinden 100 yıldan fazla süre geçti.
Şehirlerimizde doğru düzgün bir anıt, sanat dünyamızdan çıkmış bir sinema filmi hala yok.
*
Oysa Anadolu'dan giden Rumlar ve Ermeniler, yaşadıklarını aktarabilmek için sanatın her daliında yüzlerce eser bıraktıkları gibi müzeler ve diğer çalışmalarla ellerinden gelen herşeyi yapıyorlar.
Hatta bu konuda tarihi çarpıtmaktan bile geri durmuyorlar.
*
Yaşadığımız şehir Samsun, vakti saatinde Kırım'dan, Kafkasya'dan ve Balkanlar'dan çok göç aldı.
İki asırdan fazla zaman geçtiği için olsa gerek Kırım göçmenlerinden günümüze pek fazla bir iz kalmadı.
Çerkes sürgünü konusunda elde kalan somut ne var bilemiyorum.
Ancak mübadeleyle ilgili bazı eserler Alaçam Mübadele Müzesi ve Kent Müzesi için toplanmıştı. Şimdi ne alemde açıkçası bilmiyorum.
Ancak mezarlıklarda yer alan ve bazıları bir asırdan yaşlı olan mezartaşlarının taihi değerlerinin kimse farkında değil.
*
Kültür Bakanlığımız bu konunun farkında mı acaba?