Sezonun ilk haftalarında "umutsuz vaka" görüntüsüyle teslim aldığı Samsunspor'da büyük bir başarıya imza atan Gisdol, sözleşme uzatma çağrısına olumlu yanıt vermedi.
Kırmızı beyazlıların sezonun bitimine 1 hafta kala ligde kalmayı garantilemesinde büyük rol oynayan Alman teknik adamın bu kararı taraftarlar arasında üzüntüye ve hayal kırıklığına yol açtı.
Zira şehirdeki genel kanaat bu aşının tuttuğu ve Gisdol yönetiminde Samsunspor'un gelecek sezon çok daha başarılı olabileceği şeklindeydi.
Öyle anlaşılıyor ki başkan Yüksel Yıldırm da taraftar gibi düşünüyordu ve Alman Hoca ile devam etme niyetindeydi.
Ancak Gisdol, takımın ligde kalmasını garantileyinceye kadar masaya oturmaktan kaçındı ve görev tamamlanınca sözleşme yenilemek istemediğini yönetime ve kamuoyuna açıkladı.
Peki sorun neydi?
Parasını mı alamıyordu?
İstediği zam vardı da ona mı olumsuz cevap verilmişti?
Başka bir takımdan çok daha fazla sıfırlı bir sözleşme teklifi mi gelmişti?
Veya şehri sevmemiş, kendisine gösterilen ilgiden sıkılmış mıydı?
Hayır! Cevap bunların hiçbirisi değildi.
İşin aslı şu ki Gisdol, duygularıyla değil Alman kültürüne özgü bir gerçekçilikle hareket ederek ediyor.
Kibarlığı nedeniyle açık konuşmuyor olabilir.
Ancak gerçek şu ki, Samsunspor'un mevcut kadrosu mental olarak bir hayli yoruldu.
Geçen sezon takımı şampiyon yapan kadrodan çok sayıda oyuncu, bu sezon da düşmemek için insan üstü gayret gösterdi.
Birçok oyuncu, kapasitesinin üstüne çıktı.
Gisdol bunu görüyor ve özellikle Birinci Ligden beri takımı sırtında taşıyan oyunculardan bir sezon daha aynı performansı beklemenin haksızlık olacağını biliyor.
Bu takımdan birçok oyuncunun ayrılması ve yerlerine Süper Lig Standartlarında oyuncular gelmesi gerektiğinin farkında.
Oysa takımın transfer yasağı konusunda belirsizlik devam ediyor.
Üstelik yasak kalksa bile kulübün bütçesinin ve transfer politikasının bu değişimi yapabilecek kapasitede olduğuna inanmıyor.
Devre arasında alınan oyuncular, küme düşme konusundaki en kritik maç olan Alanyaspor maçında süre bile alamadılar.
Yani transfer tahtası açılsa dahi gelecek oyuncuların takıma sınıf atlatamayacağı konusunda bir kanaat edinmiş gibi görünüyor.
Aslında Gisdol, ayrılırken bile camiamıza bir Hoca edasıyla ders veriyor.
Lisanı üslupla diyor ki, "Gerçekçi olun. Bu kadroyla ve bu transfer mantığıyla Süper Ligde kalıcı olamayız. Hedeflerimizi yükseltmek ve buna göre futbol aklımızı geliştirmek zorundayız."
Peki başkan Yüksel Yıldırım ne yapacak derseniz; bence durumun farkında ve elindeki imkanlar çerçevesinde bir çare arayışında.
Olası transfer yasağı durumunda eldeki kadroyu altyapı oyuncularıyla takviye etmekten başka çaresi yok.
Tahta açılsa bile bütçe imkanları takıma çok sayıda üst düzey transfer yapma olanağı vermeyecek gibi görünüyor.
Öte yandan 2 sezondur önemli işlere imza atan bir altyapı takımımız olduğu için şanslıyız.
İhtimal ki Yüksel Başkan gelecek sezon, genç oyuncuları yükseltme potansiyeli olan bir teknik adam getirmeye çalışacak.
Yeni hocadan da Gisdolvari bir performans bekleyecek.
Sözün özü, ben bu koşullarda ne Gisdol'a kızıyorum, ne de Yüksel Başkan'a.
Gerçekçi olmak ve futbol aklını eldeki imkanlarla birleştirmek zorundayız.
Gisdol'a ise teşekkür borçluyuz.
Görevini yaptı ve alnının akıyla ayrılıyor.
Ne yapalım, başa gelen çekilirmiş.
Ayrılık da neticede sevdaya dahil, öyle değil mi?