Nedir arkadaş bu içinizdeki nefretin sebebi?
Henüz 43 yaşında, hayatının baharında, pırlanta gibi bir İngilizce öğretmenini hayattan koparttınız.
*
Ah Saadet Hoca!
Yakınların, öğrencilerin, mesai arkadaşların, nice sevenlerin gözyaşı döktü ardından.
Velakin, kimsenin elinden başka bir şey gelmiyor ki!
*
Ve memleketin bitmek bilmeyen kadın katilleri!
Nasıl bu kadar vahşileşebiliyorsunuz?
Katlettiğiniz hanımlar size güvenmiş.
Hem de eşiniz olacak, bir yastığa baş koyup hayat boyunca yol arkadaşlığı yapacak kadar!
*
Bu hasta ruhların kurbanları sadece kadınlar değil ki!
Daha önce de görevi başındaki doktorları, masum taksicileri, şarkı söyleyen sanatçıları, vazifesini yapan polisleri öldürdünüz.
Ve hatta analarınızı, babalarınızı, kardeşlerinizi, aile büyüklerinizi vurdunuz.
*
Bahaneniz bitiyor mu?
Bir anlık öfkeye kapılmak yetiyor.
Kendinize göre aptalca bir namus anlayışınız var belki de.
Ya da kim bilir, uyuşturucunun veya alkolün etkisindesiniz.
Veya sizi tahrik edecek bir laf söylemişlerdir belki!
Çek silahı vur gitsin!
*
Allah kahretsin sizin bitmek bilmeyen aptallıklarınızı!
*
Ya arkadaş, hani şu İstanbul sözleşmesi meselesi vardı, hatırladınız mı?
İçindeki iki üç cümleye farklı anlamlar yüklediğiniz için iptal ettiğimiz hani?
Adını mı değiştiriyorsunuz, içindeki cümlelerle mi oynuyorsunuz, ne yapacaksanız yapın da bu gözü dönmüş katilleri caydıracak bir düzenleme yapın artık!
Eline silah alan, kendini namus bekçisi, ali kıran baş kesen, mahalle kabadayısı zannedip kendi cahilliğini masum insanların üstüne kusamasın artık.
*
Hem bu memlekette canı isteyen herkes nasıl bu kadar kolay tabanca, mermi filan bulabiliyor?
Yok mu bu çapulcuların elinden silahları toplayacak bir baba yiğit?
*
Durdurun artık bu katil sürüsünü.
Ölmesin artık, Saadet Öğretmenler.
Yazıktır, günahtır.
Yeter yahu! Yeter artık! Yeter!